Elmalı galette tart

İpek Bozkurt’tan nefis elmalı galette tart tarifi…

İpek Bozkurt’tan nefis elmalı galette tart tarifi…
Malzemeler:
Brisée hamur:
150 g un
75 g tereyağı
1 kahve kaşığı tuz
1/2 kahve kaşığı şeker
50-100 ml çok soğuk su

 
Elma harcı:
2 golden elma
1/2 bardak kuru üzüm
1 kutu labne peyniri
1 tatli kaşığı toz tarçın
3 kaşık toz şeker

 
Yapılışı:
Soğuk tereyağı küpler halinde kesilir. Elenmiş un, tuz, şeker ve tereyaği robotun içine konur. Robotun metal bıçağı malzemeleri un ufak etmelidir. Aynı işlem eğer istenirse elde de yapılabılır, ama elleriniz soğuk olsun ve tereyağını parmaklarınızın ucuyla ufalar gibi un, tuz, şeker karışımına yedirin. Hamuru elinizde yapmaya devam edecekseniz aynı kâsede işleme devam edebilirsiniz. Eğer mutfak robotu kullanılıyorsa “kanca” kullanılacak. Buz dolabında önceden soğutulmuş su yavaş bir şekilde eklenir, hamur kulak memesi denen kıvamda olmalıdır. Bir strech filme sarılarak buzdolabında 40-45 dakika dinlendirilir. Dinlenen hamuru hafifçe unlanmış zeminde 2-3 mm yüksekliğinde açılır ve bir çatalla pişme sırasında fazla kabarmasın diye delinir. Merdaneye sarılan hamur dikkatli bir sekilde tart kalibina (26 cm çapında) yayılır, tabanına ve kenarlarına iyice oturtulur. Kalıbın çapına göre bir 2 parmak kadar pay bırakılır ve bu arta kalan hamur içeri doğru sanki bir çerçeve yapar gibi kıvrılır. Hamurun üzerine küp küp doğranmış elmalar ve kuru üzüm yayılır. Üzerine tarçınla karıştırılmış toz şeker serpilir, labne peyniri parçalar halinde üzerine konur ve 25-30 dakika kadar önceden ısıtılmış 190°C fırında kızarana kadar pişirilir. Ilık olarak yenir.

Emzirme döneminde kilo vermek mümkün mü?

Bebeğin doğumuyla birlikte başlayan yeni hayat, yanında beslenmeyle ilgili kaosu da getirir.

Bebeğin doğumuyla birlikte başlayan yeni hayat, yanında beslenmeyle ilgili kaosu da getirir.
Emzirme döneminde diyet yaparak kilo kaybetmek mümkün mü? Hamilelikten kalan kilolardan kurtulmak isterken sütünüzün azalmaması için neler yapabilirsiniz?
 
Bu soruların yanıtı için Avusturya Sen Jorj Hastanesi’nden Diyetisyen Sema Mamak’a danıştım.
 
Bebeğin doğumuyla birlikte başlayan yeni hayat, yanında beslenmeyle ilgili kaosu da getirir. Benim gibi hamileyken 25 kilo aldıysanız bunlardan bir an önce kurtulmak için can atarsınız. Lakin bir yandan da sütünüzün bol olmasını böylece bebeğinizi dilediğinizce emzirebilmeyi de istersiniz. İşte bu dönem yeni anneler için bir hayli tuzakla doludur. Çevrenizdeki sizden daha tecrübeli kadınlar kendileri için işe yaradıklarını düşündükleri, her şeyi size yedirmeye çalışırlar. Helva, komposto, baklava, börek havada uçuşur… Doğru mu, değil elbet… Sema Mamak’a göre hem bebeği yeterince beslemek hem kilo kaybetmek mümkün. Lakin öncelikle ilk 6 ay bebeğin yeterli beslenmesi çok önemli. Çünkü büyümekte olan bebeğin zihinsel fonksiyonları bu dönemde güçleniyor; beslenmesinin yetersiz kalması gelişiminde sorunlara yol açabiliyor. Yeni anne olan kadınların kilo vermek için ilk 6 ayın geçip bebeğin ek besinlere başladığı dönemi beklemesi ideal olan. Bundan sonra anne zayıflamak adına daha sağlıklı adımlar atarak ve sakin tavırla kilo vermeye başlayabilir. 

Nelere dikkat etmeli?
Emzirme döneminde kilo vermenin ilk ve en kolay yolu bebeği her ağladığında emzirmek. Anne sütüyle beraber yaklaşık 700 kilokalorilik enerji bebeğe aktarılacaktır. Fazla süt üretimi için de ilk kural bebeği çok emzirmektir. Çok emzirmek, çok süt üretimi, çok süt üretimi, kilo kaybına destek demektir. [1] Haftada yarım kiloyu aşmayacak şekilde kilo kaybı hedeflenmelidir. Haftada 1 kilodan fazla kilo kaybı annenin psikolojik ve fizyolojik düzenini, süt salınımını olumsuz etkileyecektir. Eğer kısa süre için kaliteli şekilde kaybedilmesi mümkün olmayan rakamlar hedeflenir ve belirlenen sürede bu rakamlara ulaşılmazsa hayal kırıklığıyla birlikte mutsuzluk baş gösterecektir. [1] Annenin günlük kalori ve vitamin mineral ihtiyacı iyi hesaplanmalı ve yeterli aynı zamanda dengeli beslenme düzeniyle anne gereksinimlerini karşılamalıdır. Bu ihtiyaçlarını 3 ana 3 ara öğün şeklinde protein, karbonhidrat ve yağ yönünden dengeli olacak şekilde karşılamalıdır. [1] Emzirme döneminde günlük sıvı ihtiyacına çok dikkat etmek gerekir. Meyve suyu, çorba, ayran, su gibi içeceklerle susuzluk giderilmeli; anne sütüyle kaybedilen sıvı ihtiyacı mutlaka karşılanmalıdır. [1] Sağlıklı sindirim düzeni kilo kaybında çok önemlidir. Bu düzeni sağlamak için özellikle posa yönünden zengin besinlere beslenmede bolca yer vermek gerekir. Sebze ve meyveler, kuru baklagiller, kuru meyveler posa yönünden zengindir. [1] Fiziksel aktivite olarak hafif tempolu günlük yürüyüşler metabolizmayı hızlandırmak adına faydalıdır. [1] Mucize besin yoktur! Tek başına tüketmekle kilo verdiren, süt miktarını artıran, iştahı kapatan, yağları eriten hiçbir besin yoktur. 

Huzurla emzirin sütünüz artsın 
Süt salınımın en önemli uyarıcısının bebeğin sık sık emmesidir dedik. Sütün çok olması sadece beslenmeyle alakalı değildir. Bebeğin kokusu, size dokunması, huzurlu geçirilen emzirme dakikaları sütün artmasını sağlayacak diğer noktalardır. Tükettiğiniz besinleri süt yapar ya da süt yapmaz şeklinde sınıflandırmak yanlıştır. İçtiğiniz içecek ya da yediğiniz yiyeceğin süt yapacağına inanmanız bile işe yarayacaktır. Yeter ki bu dönemde sütüm yetiyor mu sorusunu stres haline getirmeyin, sürekli bu konu üzerinde durmayın. Annenin tükettiği besinlerin içerik olarak %1’i anne sütüyle bebeğe geçmektedir, dolayısıyla ihtiyaçtan fazla alınan yada süt yapar düşüncesiyle tüketilen fazladan besinler kilo olarak annede kalacaktır. Son olarak emzirme döneminde bebek beslenmesi kadar annenin beslenmesi ve sağlığı da önemlidir. Kilo kaybetme amacıyla ya da sütüm çok olsun kaygısıyla yapılan her plansız girişim olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Yeterli ve dengeli beslenmek her şeyi çözer.
 
 
 
Damla Çeliktaban

Meditasyonun faydalarını bilim onaylıyor

Meditasyonun faydalarına dair bilimsel araştırmalara bir göz atın: Hemen şimdi bu pratiği hayatınıza katmak için onlarca sebep var!

Meditasyonun faydalarına dair bilimsel araştırmalara bir göz atın: Hemen şimdi bu pratiği hayatınıza katmak için onlarca sebep var!
Bir yoga uzmanı ya da mistik olmanıza gerek yok. Derin derin nefes alın ve biraz oturup farkındalığı deneyin…
 
Farkındalıktan kastımız aslında açık bir zihinle kendinin ve çevrenin farkında olma halidir. Meditasyon deyince aklınıza yalnızca Budist rahipler veya lotus oturuşu geliyorsa tekrar düşünün, biraz farkındalık meditasyonu aslında stres dolu şehir hayatı yaşayan herkesin ihtiyacı olan, kolay ve etkileri muazzam bir pratiktir.
 
Daha önce deneyimlemediyseniz ya da meditasyon yapmayı bilmediğinizi düşünüyorsanız da üzülmeyin, yalnızca nefes alış verişinize konsantre olarak sakince oturmayı denediğinizde, zihniniz yavaşlayacaktır, kendinizin ve çevrenizin daha gerçekçi bir biçimde farkında olmaya başlayacaksınız. İşte ilk meditasyonunuzu yaptınız bile!
 
Bilim adamları, farkındalık temelli meditasyonun sağlayacağı faydaları olağanüstü diye nitelendiriyor. İşte bilim tarafından desteklenen ve bilmeniz gereken farkındalık faydaları:
 
1. Ağrı ve sancıları hafifletir
Eğer sırt, boyun ya da vücudunuzun başka bir bölgesine dair ağrı ve sancılardan şikayetçiyseniz, bunun bir kısmı zihninizden kaynaklanıyor olabilir.  Journal of Neuroscience’nde yayınlanan araştırmaya göre, 80 dakikalık bir meditasyon, ağrı algısının neredeyse yarısını keser.
 
Montreal Üniversitesi’nde yapılan bir diğer araştırmada, düzenli meditasyon uygulamalarının ağrı algılanmasını etkileyip etkilemediğini görmek için, en az 1000 saat meditasyon yapan denekler ile hiç yapmayan bir grup karşılaştırılmıştır. Sonuç ezici üstünlük ile meditasyon yapanların ağrı eşiğinin çok daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur.
 
2. Seks hayatını geliştirir
Nasıl mı? Düşüncelerinizi yaşanan ana odaklamanıza yardımcı olarak. Psychosomatic Medicine dergisinde yayınlanan araştırmaya göre, farkındalık meditasyon egzersizleri – bireyin anlık düşüncelere odaklanmasını sağlayan – kadınların seks hayatını geliştiriyor.
 
Görünüşe göre, kendini yargılayıcı sesler seks sırasında kadının aklını dolduruyor ve bu da o an yaşadığı deneyimden keyif almasını engelliyor. Halbuki meditasyon yapan kadınlar, yapmayanlara göre daha çabuk uyarılıyor ve daha çok zevk alıyor.
 
3. Daha zeki olmanıza yarar ve karar verme becerisini geliştirir
Frontiers in Human Neuroscience dergisinde yayınlanan araştırmaya göre, uzun süreli meditasyon yapan insanların beynindeki kortikal kıvrımlar daha çoktur ve onların bilgileri daha hızlı işlemesini sağlar. Ayrıca düşünce ve karar verme sürecini bozan geçmiş olaylara takılıp kalma alışkanlığını engeller. Nefesinize odaklanacağınız 15 dakikalık meditasyon seansları bile daha net düşünmenize yetecektir.
 
4. Ruh halini iyileştirir
Dağıtım için bekleyen bir grup Amerikan piyadesi, 8 hafta boyunca farkındalık meditasyon eğitimine tabi tutuldu. Bu süreç sonunda, ruh hali ve çalışma belleğinde belirgin iyileşmeler görüldü. Bu iyileşmeler, piyadelerin bilginin kısa süreli alımı ve depolama konusunda becerilerini de geliştirdi.
 
Araştırmacılar, son derece stresli ve duygusal durumlarda bile farkındalık meditasyonunun işe yaradığının altını çiziyor. Hatta ‘zihinsel bir zırh’ inşa etmeye sebep olduğunu belirtiyorlar.
 
5. Empati ve yardımseverlik becerilerini geliştirir
Northeastern Üniversitesi Bilim Koleji’nde yapılan araştırmada, meditasyon grubuna katılan insanların yüzde 50’sinden fazlasının daha şefkatli olduğu gözlemlendi.
 
Plos One’da yayınlanan bir diğer araştırmada ise, deneyimli ya da deneyimsiz meditasyoncuların hepsinde, meditasyon yaparken empati ile bağlantılı bölgelerde daha fazla beyin aktivitesi görüldüğü öne sürüldü.
 
6. Dikkat süresi ve odaklanmayı geliştirir
Görünüşte saçma bir uygulama gibi gelen ‘düşünmemeyi düşünmek’ pratiğinin, dikkat dağıtıcı şeylerden zihni özgürleştirerek insanların odaklanmasına faydalı olduğu gözlemlenmiştir.
 
Yine Plos One’da yayınlanan ve beyin taramaları ile yapılan araştırmaya göre, Zen meditasyon egzersizleri, bireyin kafasının içindeki başıboş düşüncelerden arınarak, duruşuna ve nefeslerine odaklanmasını sağlıyor. Meditasyon, sıkıcı uyaranlar üzerinde bile odaklanma ve dikkat süresini arttırıyor.
 
7. Esneklik ve ağırbaşlılığı arttırıyor
Bir nörolog olan Richie Davidson ve duygularla yakından ilgilenen dünyanın önde gelen sayılı araştırmacılarından biri Paul Ekman, bir araya gelerek, Dalai Lama’nın sağ kolu ve meditasyon tecrübesi 30 yılı aşkın bir Avrupalı keşiş olan Lama Oser üzerinde bir seri çalışma yürüttü.
 
Araştırmacılar, Lama Oser’in sol-sağ prefrontal korteks aktivitesi oranının (MRI ile taranan ve 175 insanla kıyaslanan) kelimenin tam anlamıyla çizelgelerin dışında olduğunu keşfetti. Esneklik ve ağırbaşlılık ile bağlantılı prefrontal korteks aktivitesi oranı normalin çok üzerindeydi ve bu büyük ölçüde senelerin verdiği disipline bağlandı.
 
8. Nörodejeneratif hastalıkları yavaşlatır
Beth İsrail Kadın Papaz Tıp Merkezi’nde yürütülen pilot bir araştırma, stres azaltma gibi farkındalık meditasyonu ile ilişkili pozitif beyin değişiklikleri, yaşa bağlı kognitif rahatsızlıkların (Alzheimer hastalığı ve demans gibi) ilerlemesinin yavaşlatılması için cevap olabileceğini öne sürüyor.
 
Çalışmaya katılan Alzheimer hastaları 8 haftalık farkındalık temelli stres azaltma sonrası, daha az bilişsel gerileme gösterdi. Dahası, farkındalık temelli programa katılan hastalar tesadüfen de olsa iyileşmeyi hızlandırmaya yardımcı olan refah seviyelerinde yükselme bildirildi.
 
9. Yaratıcılığı arttırıyor
Yaratıcılık düzeylerini iki ana faktör belirler: Farklı düşünme (pek çok farklı fikir geliştirme) ve yakınsak düşünme (tek parlak kavram içine bu fikirleri katılaştırmak).
 
Bilişsel Psikolog Lorenza Colzato tarafından yönlendirilen Leiden Üniversitesi araştırmacıları,  iki farklı meditasyon uygulamasının ıraksak ve yakınsak düşünme üzerine etkilerini inceledi ve farkındalık meditasyonunun her iki düşünce türünü de geliştirdiği sonucuna vardı.
 
10. Yalnızlık hissini azaltır
J. David Creswell tarafından yönetilen Carnegie Mellon Üniversitesi araştırmasına göre, 40 yaş ve üzerindeki yetişkinler 8 hafta boyunca 30ar dakikalık meditasyon yaptığında, yalnızlık hisleri azalıyor.
 
Bu çok da şaşırtıcı bir sonuç değil çünkü esneklik ve şefkat duyguları arttığında daha mutlu ve dolu dolu bir hayat görüşü elde eden insanlar yalnızlık ve kendine acıma duygusundan uzaklaşıyor.
 
Creswell konuya dair, “ Spor salonunda kaslarınızı geliştirdiğiniz gibi zihninizi de eğitmelisiniz” diyor.

Kadınlar kendilerine günde sadece 17 dakika ayırabiliyor

Bir araştırmaya göre, kadınlara tüm işlerden günde sadece 17 dakika kalıyor. Çalışan kadınlar ise ev ve aile işlerine erkeklerden 5 kat daha fazla zaman ayırıyor. Peki, aile içinde huzurlu bir iş birliği nasıl sağlanabilir?

Bir araştırmaya göre, kadınlara tüm işlerden günde sadece 17 dakika kalıyor. Çalışan kadınlar ise ev ve aile işlerine erkeklerden 5 kat daha fazla zaman ayırıyor. Peki, aile içinde huzurlu bir iş birliği nasıl sağlanabilir?
Anneler çocukların günlük programını, yapılması gerekenleri organize ediyor ve ev işlerini üstleniyor. Modern bir yaşam sürdüğünü ifade eden anneler bile ev işlerinin hala %78’ini yapıyor. Kendilerine ayırabildikleri zamanda gevşemek için tercih ettikleri yöntemler ise en fazla kitap okumak, bir bardak çay içmek veya TV izlemek. ABD’de yapılmış olan bir araştırma bunları söylerken ortalama bir yaşam süren birçok ülkedeki kadının hayatına da ışık tutuyor. Ülkemizde ise rakamlar, çalışan kadınların ev işlerine ve aile bakımına erkeklerden 5 kat daha fazla zaman ayırdığını söylüyor. Peki, sorunun kaynağı nedir?   
 
Tüm hafta boyunca çocuk bakımının ve ev işlerinin aslan payını üstlenen kadınların, kendilerine ayırabildikleri kısıtlı zamanda en çok tercih ettikleri şey kitap okumak olarak dikkat çekiyor. Maslow’un ihtiyaçlar piramidi bu noktada akla geliyor.
 
Psikoloji biliminin ünlü isimlerinden Maslow’a göre, insanın temel ihtiyaçları 5 basamaklı bir piramid ile sıralanıyor. En altta fizyolojik ihtiyaçlar yer alıyor. En üstte yer alan ise kendini gerçekleştirme ihtiyacı. Kadınların bir kısmı, kendini gerçekleştirme ihtiyacında ev sınırları içinde kalmış görünüyor.
 
Türkiye’de yapılan (TÜİK) bir araştırmaya göre, üniversite mezunu kadınların %76’sı çalışma hayatının içinde. Başka bir deyişle, %25’lik bir kısım çalışmıyor. Bir yandan uzun çalışma saatleri, diğer yandan ev işleri ve çocuk bakımı başlı başına ayrı işler olarak üstlenilmeyi bekliyor. Peki, bunların sadece kadının işi olduğunu kim söylüyor?
 
Merkeze çocuğa en yüksek yararı koyarak, ardından çocuğun ilk senelerinde bakım veren annenin desteklenmesi, bunun yanında kadın-erkek ilişkisinde dengenin araştırılması çözüm olabilir. Öncelikle, mevcut duruma bakmak gerekiyor.
 
Erkeklerde durum nedir?
 
Kadın, 2-3 kişilik iş üstlenerek kendi mesleğinden veya meslek edinme hakkından feragat ediyor görünüyor. Erkekler açısından bakmakta da elbette ki fayda var. Eş ve baba rolleri olan erkekler, yaşam standartlarını ve devamlılığını sağlamak için ekonomik baskıdan ve çalışma hayatının zorluklarından dem vuruyor. Bu konuda erkeklerin de bazı yükler altında olduğu bir gerçek. Ancak unutmamak gerekiyor ki, erkekler çalışma yani iş gücüne katılma hakkından neredeyse hiçbir zaman mahrum kalmıyor. Kazançlarının büyük çoğunluğunu ailelerine aktarsalar da iş hayatında kalarak kendilerini gerçekleştirme fırsatını hiçbir zaman kaybetmiyorlar. Kariyer hayatını devam ettiremeyen veya devam ettirmek için aile sorumluluklarından fırsat bulmaya çabalayan kişi ise çoğunlukla ailedeki kadın oluyor. Kadınlar, eş ve anne olma rollerinden arta kalan zamanlarda en temel fiziksel-ruhsal dinlenme ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor.
 
Erkeklerin, iş hayatından arta kalan zamanlarda dinlenmeye vakit ayırabildikleri, rakamlarla da ortaya konmuş. TÜİK’in 2016 yılı Aile Yapısı Araştırması’na göre ev işlerinin yüzde 90’ını kadınlar yapıyor. TUİK 2014-2015 Zaman Kullanım Araştırması’na göre ise erkekler ev işi ve aile bakımına günde 53 dakika ayırıyor. Bunun yalnızca 9 dakikası çocuk bakımını kapsıyor. Kadınlar ise günde 4 saat 34 dakika ayırıyor.
 
Kadının çalışması durumunda da oranlar değişmiyor. Çalışan erkekler ev işi ve aile bakımına günde ortalama 46 dakika ayırıyor. Çalışan kadınlar ise 3 saat 31 dakika ayırıyor. Kadın her koşulda ev içi emeği üstleniyor.
 
Kadının çalışmasına toplumsal cinsiyet açısından bakış
 
Bütün bunlar “toplumsal cinsiyet” kavramının bir parçası. Peki, nedir toplumsal cinsiyet?
 
“Feminizm” ve “kadın çalışmaları” kavramları, günümüzde toplumsal cinsiyetle ilgili çalışmalara evrilerek artık her cinsin haklarını gözeten ve dengeleyen bir amaca yöneldi. “Toplumsal cinsiyet” kavramı, toplumun kadın ve erkek için uygun bulduğu, toplumsal olarak inşa edilmiş rolleri, davranışları, aktiviteleri ve nitelikleri kastediyor. Yani,  ‘erkek’ ve ‘kadın’ cinsiyet kategorileriyken ‘erkeklik’ ve ‘kadınlık’ toplumsal cinsiyet kategorileri demek oluyor.  
 
Bireylerdeki toplumsal cinsiyet kavramı,  genellikle bireylere kalıp yargılarla yerleşiyor. Bunlar da bireyleri belli şekilde davranmaya itiyor. Roller ise, bireylerin belli bir yapı içinde belirli kalıplara göre hareket etmesini ifade ediyor. Toplumsal cinsiyet kalıp yargıları ve rollerine göre çoğunlukla erkeklerin evi geçindirmesi, kadınların da eşlerinin, çocuklarının ve evin ihtiyaçlarını karşılaması bekleniyor.
 
Toplumsal cinsiyete dayalı iş bölümünde ise erkekler tam zamanlı, daha çok gelir getiren ve itibarlı işlerde çalışabilirken kadınların ev sorumluluklarından arta kalan zamanlarda, ev emeğine dayanan veya yarı zamanlı, sosyal güvencesiz işlerde çalışmak zorunda kalıyor. Cinsiyete dayalı iş bölümünde kadının asıl yeri evi kabul ediliyor. Toplumsal yaşamdaki temel rolü ise eş ve anne olarak tanımlanıyor.
 
Kadının ekonomik haklarından biri olarak “çalışmak”
 
Kadının kendi emeği hakkında karar alabilmesi, iş-yaşam dengesini kurabilmesi, kadının ekonomik haklarından biri kabul ediliyor. Ekonomik haklar beslenme, barınma, sağlık ve eğitim gibi temel gereksinimlerimizi karşılayabildiğimiz insani bir yaşam düzeyine sahip olmak demek. Meslek sahibi olmak, gelir kazandığımız ve insana yakışır bir işte çalışmak, sosyal güvenceye sahip olmak demek. Bunların yanı sıra, iş gücü piyasasında aranan becerileri geliştirip meslek sahibi olmak için örgün ve yaygın eğitimden faydalanmak da bir hak. Dolayısıyla, kadının toplumsal cinsiyet kalıplarına göre yaşamına devam etmesi, eş ve çocuklarının ihtiyaçlarından arta kalan zamanlarla kısıtlanmasına sebep oluyor. Buna “bakım emeği yükü” deniyor. Yani bakım emeği yükü, toplumsal cinsiyete dayalı işbölümü çerçevesinde kadınların ev içi ücretsiz emeğine dayalı olarak karşılanıyor. Çalışan kadın içinse, evde olunan zamanda iş yükünün ve çocuk bakımının eşler arasında paylaşılmaması, kadının çifte mesai yapmasına sebep oluyor.
 
Başka bir deyişle, bakım emeği yükü, cinsiyete dayalı iş bölümü olarak kadın tarafından karşılanıyor. Bu hem kadınların ekonomik hakları önünde engel, hem de kadınlar iş gücüne etkin olarak katılamadıkları için ekonomik kalkınmanın önünde engel oluyor. Ailenin tek kişinin gelirine bağımlı kalması da uzun vadede risk içeriyor. Bütün bunlar bir araya geldiğinde, çalışmak kadın için bir hak olarak öne çıkıyor. 
 
Kadınların çalışma deneyimleri, çalışmama veya işlerini terk etme sebeplerine odaklanan bir araştırmaya göre, özellikle erkeğin işi için şehir değiştiren kadınlar göç sonrasında iş piyasasına katılamadan ev kadını haline geliyor. Hâlbuki çalışmak, kadına karar gücü ve kendi yaşamını yönlendirme, kısacası hareket özgürlüğü getiriyor. Ev dışında hareket özgürlüğü modern kadın için de fazla söz konusu değil gibi görünüyor.
 

 
 
Hayatı kolaylaştırmak için yaşayan kadın
 
ABD’de yapılan bir araştırma, ortalama bir yaşam süren ve yaşamlarını “modern” olarak adlandıran kadınların yoğun yaşam tarzlarını ortaya çıkarmış. Araştırmaya katılan kadınların 3’te 1’i hayatlarının tamamını başka insanlar için yaşadığını hissediyor.
 
Araştırma, kadınların 3’te 2’si günlük yaşam görevlerinin partnerleriyle aralarında eşit şekilde paylaşılmadığını ortaya koymuş. Kadınların yarıdan fazlası, kendi ilgi alanlarını hayata geçirmeye yönelik zamana sahip değiller. Ev işi yüklerine bakıldığında, ev işlerinin %78’ini kadınlar üstleniyor.
 
Serbest zamana kavuştuklarında, yatak odaları kadınların yalnız başına en çok rahatladıkları yer ve en büyük sığınakları oluyor. Kadınların yarısı, bir hafta boyunca rahatladıkları tek yerin yatak odaları olduğunu söylüyor. Araştırmaya göre, ortalama yaşam şartlarındaki bir anne günde kendine 17 dakika ayırabiliyor.
 
Kadınların yarısından fazlasına göre, 1 hafta boyunca yaşadıkları en büyük şeylerden biri, en sevdikleri TV programını rahatsız edilmeden seyredebilmek. Her on kadından yedisi, eşinin bir hafta boyunca kendilerinden daha fazla boş zaman geçirdiğini söylüyor. Katılımcıların dörtte üçü sessiz anlarda bile, bekleyen işler dolayısıyla asla tam olarak huzurlu hissetmediklerini belirtmiş. 
 
Aslında, işlerden geri kalan zamanlarda bile kadınlar çalışmaya devam ediyor. Yüzde 42’si serbest zamanlarının bir kısmını, ertesi günü planlamak için harcadıklarını söylemiş.
 
Kadınlar kendilerine ait zamanlarda en çok bunları yapmayı seviyor;
Kitap okumak
Bir bardak çay içmek
TV seyretmek
Uyuklamak-şekerleme yapmak
Sosyal medyada gezinmek
Online alışveriş
Uzun bir banyo yapmak
Yatarak TV seyretmek
Film seyretmek
Dolap içleri gibi alanlarda detaylı temizlik yapmak / mobilyaların yerlerini değiştirmek

 
 
Kadınların ilk tercih ettikleri şey kitapları olurken; kadının ihtiyaçlarına, kendilerini kültürel olarak besleme haklarına erişmelerinin bile kısıtlı zamana sıkışması, kulağa tuhaf gelmiyor mu?
 
Neler yapılabilir?
 
Kadınlar iş hayatına katılma hakkını rafa kaldırmak zorunda kalıyor, mesleklerinden uzak kalıyor ve bazen de ev kadınlığından başka meslekleri hiç olamıyor… İş hayatında olan kadınlar içinse ev işlerine tüm ev halkının katılımı uzak bir hayal haline geliyor.  
 
1 Kasım’da gerçekleşecek olan Dijital Topuklar’ın bu seneki teması #Cüretet. Kadınlar, çalışma haklarına giden yolları talep etmek için de cüret etmeleri durumunda ev içi emeğe yönelik bir şeyler değişebilir gibi görünüyor. Peki, bu önermeye yönelik bir değişim sağlamak için neler yapabilir?
 
Ev içindeki emekleri görülmeyen, ev içindeki işlerden öncelikle kadının sorumlu olduğu varsayımıyla işleri üstlenen kadınlar zaman içinde eş ve çocuklarının yaşamlarına destek olan pozisyonda kalıyor. Bu pozisyona ek olarak kadının kendine kalan zamanda kişisel gelişimine odaklanması, meslek edinmesi bir hak. Ancak bunun için, kadının hayatındaki erkeğin yani eşin varlığı bir güvence olarak farz ediliyor ve kadının çalışmayı tercih etmesi, aileyle ilgili sorumluluklarından ödün vermesi olarak görülüyor. Kadınının aile birliğini koruma görevine sıkışık kalması, çocuğun özellikle ilk yıllarındaki duygusal gelişiminde büyük pay sahibi olan annenin eve kısıtlı yaşam sürmesi aslında çocuğun gelişimi ve geleceği için de dezavantaj yaratıyor. Bu noktada erkeğin yani babanın da payının olduğunu unutmamak gerek. Elbette ki ayrı bir dinamik olarak, eşler arasındaki ilişkinin de…  
 
Kadınlar rahatlamaya, dinlenmeye, kendilerini gerçekleştirmeye yönelik zaman bulamadıkları müddetçe, çocukları için de ruhen besleyici halde kalmaları güç hale geliyor. Kadının iş gücüne ve hayata katılımı için ev dışına çıkması, her şeyden önemlisi, zamanını verimli planlayabilmesi gerekiyor. Başka bir deyişle, çalışan kadınlar için de ev kadınları için de iş-yaşam dengesi ihtiyacı söz konusu.  
 
Türkiye’de kadının çalışmasına kısa bir bakış
 
Kadınların Türkiye’deki çalışma durumuna bakarsak, TÜİK’in verilerine göre kadınların %28,9’u iş gücüne katılıyor. Erkeklerde ise bu rakam %65,5.
 
Şirketlerde üst düzey ve orta kademe yönetici pozisyonundaki kadın oranı sadece %17,3. Kadın istihdamı, 1950’lerden beri düşüş halinde. Bunda, kırsaldan kente göç ile birlikte, kırsalda çalışan kadının kentte iş hayatına katılamaması da etkili. Yani, göçle birlikte iş gücü erkekleşiyor.
 
İş-yaşam dengesi hedefiyle rakamlara baktığımızda, İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana’da yaşayan 15-49 yaşları arasındaki 5646 kadınla yapılan bir araştırmaya göre, hayatlarının her hangi bir döneminde çalışmış olan kadınların yarısına yakını haftada 6 ya da daha fazla gün, 45 saatten fazla mesai yapıyor. İş-yaşam dengesini sağlayabilecek mesai saatleri oldukça aşılıyor. Çalışma saatlerinin azalması kısa vadede çözülebilecek bir konu gibi görünmüyor. Hem kadınlar, hem de erkekler uzun çalışma saatleri sonrası evlerine varıyor. Peki, dengeyi nasıl bulacağız?  
 

 
Cinsiyete dayalı iş bölümü en büyük engel  
 
Kadının İnsan Hakları – Yeni Çözümler Derneği’nin yayınladığı bir araştırmaya göre Türkiye’de kadın istihdamı 3 grupta ele alınıyor;
 
Yoğunluklu olarak tarım sektöründe ücretsiz aile işçisi konumunda çalışan kırsal alan kadınları
Kentlerde düşük ücretli, emek-yoğun işlerde istihdam edilen, eğitimsiz ya da kısıtlı eğitime sahip, alt sosyo-ekonomik sınıftan kadınlar
Meslek sahibi, yüksek eğitimli, orta ya da yüksek orta sınıf kadınları

 
Her üç gruptaki kadının, cinsiyete dayalı işbölümüne ve kadınların toplumdaki ikincil konumlarına bağlı olarak karşılaştıkları sorunlar da çeşitli. Bir grup kadın, daha önce çalışıp işlerini bırakmış durumda. İpek İlkkaracan’ın Kentli Kadınlar ve Çalışma Yaşamı adlı araştırmasına katılan kadınların yarısından fazlası işlerini ailevi nedenlerle terk ettiğini söylüyor. Ailevi nedenler evlenmek ya da doğum, eşlerin ve ailelerin istekleri, eve ve çocuklara ya da ailenin hastalanan bireylerine bakmak gibi nedenler olarak sıralanıyor. TÜİK’in iş ve aile yaşamının uyumu araştırması, 2018 sonuçlarına göre ise; işgücüne dahil olmayan kadınların %45,9 ‘unun bakım sorumluluğu bulunuyor. İş gücüne dahil olmayan erkeklerde bu oran %14,8’de kalıyor. Sonuçta, kadının eş ve anne konumunu belirleyen ‘cinsiyete dayalı iş bölümü’ işi terk nedenleri arasında en ön sırada yer alıyor.
 
Kadın istihdamında en önemli sorunlardan biri de kadınların kendilerini “ev hanımı” olarak tanımlayıp, çalışıyor olarak göstermemesi. Bu da, ev kadınlığının bir çalışma statüsü olarak görülmemesinden kaynaklanıyor. Evi geçindirmenin erkeğin görevi olduğu, kadının çalışmasının aile içi görevlerden sonra ikincil konumda olduğunu içselleştirilmiş durumda. Kadınların evde yaptığı işlerin “çalışma” olarak görülmemesi bir sorun. Kadının da bu konudaki zihniyete yeniden bakması önemli hale geliyor. Çalışmanın bireysel bir hak olduğu ve aileye de faydası olacağını hatırlamak gerekli görünüyor.  
 
Paylaşmak herkesin yararına!
 
TÜİK’in 2014-2015 Zaman Kullanım Araştırması’nda hanehalkı ve aile bakımına kadınların günde ortalama 3 saat 31 dakika, çalışan erkeklerin ise 46 dakika ayırdığı görülmüş.
 
Özellikle çalışan kadınlar için bir handikap olduğu görülüyor. Çalışan kadınlar ev için kalan zamanlarında ev işlerine de büyük bir zaman dilimi ayırmak zorunda kalıyorlar. Spor gibi sağlığı koruyucu faaliyetlere günde ortalama 6 dakika ayırabiliyorlar. Çalışan kadının, hafta içi evde geçirdiği zamanının çoğunluğunu çocuğuna, kendisine ve aile içi ilişkilere ayırabilmesi mevcut durumda neredeyse mümkün görünmüyor.  Dolayısıyla, çocuğun ilgi ve bakım ihtiyacını karşılamak için kısıtlı zamanı bulunan annelerin, zamanlarının büyük çoğunluğunu ev ve gündelik yaşam işleriyle geçirmesi çocuklara da dolaylı bir haksızlık gibi görünüyor.
 
İş-yaşam dengesini sağlamak için en çok uğraşanlar tam zamanlı işte çalışan çocuklu kadınlar olarak görülüyor. Hâlbuki çocukların bakımı için iş hayatından uzaklaşan veya meslek edinmemiş, ev kadını olarak yaşamını sürdürenler için de iş ve yaşam dengesinden söz edilebilir.  İş yaşamından uzaklaşan kadınlar önce evlilik, sonra annelik ile toplumsal rollerine yapışık hale geliyor. Sadece bu roller ile varolur hale gelen kadın, eş ve çocuklarının yaşamını kolaylaştıran bir pozisyonda hayatına devam ediyor. Çocukların kendilerine yetecek yaşa gelmesiyle birlikte kadın kimlik bunalımı yaşayabiliyor ve ekonomik özgürlükten mahrum kalıyor.
 
Kadının ev kadınlığı sarmalından çıkması için öncelikle tüm ailenin iş birliği yapması gerekiyor. İş-yaşam dengesi ev kadını için de geçerli hale gelince, ev kadını da “kendini gerçekleştirme” olarak tanımlanabilecek yaşam hedeflerine ulaşmak için adım atacak hale gelebilir. Bu da öncelikle hayat arkadaşının ve çocukların iş bölümü ile mümkün görünüyor. Fazla görünmeyen ev içi emeğin kadınlarda kronik depresyon, yorgunluk, ayrıca psikolojik etkileri artık herkesçe biliniyor. Ev işlerinin herkesin sorumluluğunda olduğu, evde yaşayan herkesin meselesi olduğu konusunda fikir birliği gerekiyor.
 
Yükün büyük kısmını kadının üstlenmesi yerine, aile içinde iş birliği ve iş bölümünün dengelenmesi en iyi yol gibi görünüyor. Aile yapısı araştırması, 2016 sonuçlarına göre; eşler arasında en fazla sorun yaşanan konunun, ev ile ilgili sorumluluklar olduğu görülüyor. Babanın ev işlerine katılımı, aslında çocuk için de rol model oluşturuyor. Ev işlerine ailenin günlük işleri olarak bakıldığında ortak bir paylaşım alanı haline geliyor. Bu da aile içi bağların güçlenmesi için bir fırsat demek.
 
Çocuğun merkeze alınarak ailedeki iletişimin düzenlenmesi, günlük yaşamda herkesin yükü paylaşmasını kolaylaştırıyor. Böylece eşler birbirlerinin ortak hayata dair yaşadığı zorlanmaları anlayan, yükler ağırlaştığı zaman birbirine destek olan bir takımın parçası olarak hissediyor. Eşlerin bireysel olarak da yaşadığı zorlanmalar konusunda iletişimin devamlılığı önemli görünüyor. Bu konuda uzmanların görüşlerine kulak vermekte fayda var;
 
İlk adım: Sevgi ile iletişim
 
Kadınların hayalleri, içinde kaldıkları hayat şartları ile sınırlı kalmış gibi görünüyor. Burada sınırları genişletecek ve yeniden biçimlendirecek olanlar ise yine kadınlar.  Kadınların, içinde bulundukları durumu problem olarak ele alması ve çözümü için kadın ile erkeğin birlikte hareket etmesi en sağlıklı yol görünüyor. İletişim, önemli bir araç olarak öne çıkıyor. Çift ve Aile Terapisti, Uzman Psikolog Selcen Erdemir Akdan bu konuda şunları söylüyor:
 
“Terapi çalışmalarımızda ve araştırmalarda görüyoruz ki yaşanan sorunlar salt kadın ya da  erkekten yani bireylerden değil sistemin işleyişi, kültürel ve toplumsal birçok değişkenden etkileniyor. Sorun sisteme ait ama çözümü maalesef bireysel çabadan geçiyor. Sorunu çözen ya da çözecek olan kişiler de o konuyla derdi olan kişiler oluyor, yani kadınlar. Ne kadar şikâyet etsek de alıştığımız düzenin belli bir konfor sağladığı aşikâr. Kadın bir kere talep ettiğinde de hemen gerçekleşmiyor. Bu noktada kadınların “Eşime söyleyene kadar kendim yaparım” , “Söyledim ama değişen bir şey yok, ben de kendim yapıyorum” dememesi, kararlı ve istikrarlı bir şekilde ev içindeki sistemi yeniden düzenlemek için talep etmeye ve taleplerinin takipçisi olmaya devam etmesi gerekiyor.  Çalışmalar gösteriyor ki, ev içi sorumluluk paylaşımı arttıkça kadınlar daha enerjik ve keyifli, eşler arası iletişim ise daha doyumlu oluyor. Eşler arasındaki doyumlu ilişki ise doğrudan ruhsal ve fiziksel sağlığımızı etkiliyor. Çocuklarımıza kattığı pozitif etkiyi ise hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla erkeklerin konuya, bu sorunların çözümünün salt kadınların yararına olduğunu düşünmeksizin yaklaşmasını ve konuyu çok yönlü değerlendirmesini öneriyorum.”  
 
Birbirimize nasıl destek olabiliriz?   
 
Aile fertlerinin her birinin eve giriş-çıkış saatleri ve evde oldukları süreleri gösteren birer tablo hazırlayabilirsiniz. Evde olunan süre içinde dinlenme, oyun, kişisel bakım, ödev vb gibi işlerin ne kadar zaman aldığı ortaya konmuş olur.
Ailede ev işlerinin, herkesin evde olduğu saatlerde bireylerin kendi sorumluluklarını üstlenmeleri teşvik edebilirsiniz. Küçük çocuklar için motivasyonu sağlayıcı etiketler, büyükler için çizelgeler kullanabilirsiniz.  
Ev içi emeğinin görünür hale gelmesi için haftalık bir program ve günlük bir iş listesi çıkarabilirsiniz.
Aile bireylerinin her birinin kendini ifade etmesi için haftalık bir toplanma saati belirleyin. Bunu keyifli bir etkinliğe dönüştürmek için önceden evdeki herkesin fikrini alın. Çocukların kendilerini ifade etmesini teşvik edin.
Kadın olarak kendi yeteneklerinizi fark etmekle başlayın. Önceden çalışma hayatınız oldu ise bu alanda yeni iş fırsatlarını, sektörel gelişmeleri takip edin ve gerekirse meslek eğitimlerini araştırın
Ailenin özel sağlık durumu, yaşlı bakımı, borç, kayıp ve taşınma gibi özel durumları göz önüne alarak destek seçeneklerini tekrar değerlendirin. Kimlerden yardım alabileceğinizi listeleyin.
Her şeyden önemlisi, kendinize inanın!

 
Yazı: Senem Tahmaz 
 
Referanslar: 

 

Bardakta tavuklu ve nohutlu salata

Hazırlması oldukça kolay olan bu salata hem uzun süre tok tutuyor hem de lezzetiyle midenizi şenlendiriyor.

Hazırlması oldukça kolay olan bu salata hem uzun süre tok tutuyor hem de lezzetiyle midenizi şenlendiriyor.
Malzemeler
1 konserve kutusu haşlanmış nohut, yıkanmış ve süzülmüş
2 yemek kaşığı taze maydanoz, kıyılmış
2 yemek kaşığı taze nane, doğranmış
2 yemek kaşığı taze limon suyu
5 yemek kaşığı zeytinyağı
Kemik ve derisinden temizlenmiş, haşlanmış tavuk eti
3/4 bardak turp, doğranmış
1/4 su bardağı kırmızı soğan, ince doğranmış
Cherry domates
Doğranmış salatalık

 
Yoğurt sosu
3 su bardağı parçalanmış cips
Limon dilimleri

 
Hazırlanışı
Haşlanmış nohut, tiftiklenmiş tavuk eti, maydanoz, nane ve limon suyunu bir kapta karıştırın ve 2 kaşık zeytinyağını ilave edin. Tatlanması için biraz tu ve karabiber ekledikten sonra 15 dakika dinlenmeye bırakın.
Bu arada, başka bir kapta turp, soğan ve 1 yemek kaşığı zeytinyağını; diğerinde de salatalık ve 1 kaşık zeytinyağını karıştırın. Her karışıma tuz ve karabiber eklemeyi unutmayın.
Zevkinize göre seçtiğiniz orta boy bir kavanoza bu karışımları kat kat koyun.
En üste yoğurtla karıştırdığınız kırık cipslerden dökün ve limon dilimleri ile süsleyin.

Patatesli gnocchetti

1 kg. patates 600 gr. kiraz domates 200 gr. un 40 gr. file badem Fesleğen 1 adet yumurta Sızma zeytinyağı Tuz Tane karabiber Nasıl yapıyoruz? Tencerede kaynayan suya domatesleri daldırıp çıkartın ve kabuklarını soyun. Domatesleri ikiye bölün ve çekirdeklerini çıkartın ve domatesleri ayrı bir kaba alın.

1 kg. patates 600 gr. kiraz domates 200 gr. un 40 gr. file badem Fesleğen 1 adet yumurta Sızma zeytinyağı Tuz Tane karabiber Nasıl yapıyoruz? Tencerede kaynayan suya domatesleri daldırıp çıkartın ve kabuklarını soyun. Domatesleri ikiye bölün ve çekirdeklerini çıkartın ve domatesleri ayrı bir kaba alın.
Nelere ihtiyacımız var?
1 kg. patates
600 gr. kiraz domates
200 gr. un
40 gr. file badem
Fesleğen
1 adet yumurta
Sızma zeytinyağı
Tuz
Tane karabiber  
Nasıl yapıyoruz?
Tencerede kaynayan suya domatesleri daldırıp çıkartın ve kabuklarını soyun. Domatesleri ikiye bölün ve çekirdeklerini çıkartın ve domatesleri ayrı bir kaba alın. Yapışmaz yüzeyli bir tavada file bademleri 1-2 damla zeytinyağıyla soteleyin. Domatesleri sotelediğiniz bademler ve kıyılmış fesleğen ile tatlandırın. Kabın kapağını kapatıp 1 saat (ya da bir gün önceden marine edebilirsiniz) buzdolabında marine edin. Patatesleri kabuklarıyla birlikte orta ısıda haşlayıp kabuklarını soyun ve püre haline getirin. Yumurtayı, bir tutam tuz, karabiber ve fesleğen ile blender’da çırpın. Bir kabın içine unu ekleyin. İçine çırptığınız karışımı ve patates püresini ilave edip yoğurun. Homojen bir hamur elde ettikten sonra hamuru 4 eşit parçaya bölün. Düz bir zemin üzerinde hamur parçalarını yuvarlayarak ince silindirler oluşturun. Bir parmak boğumu büyüklüğündü parçalara (gnocchetti oluşturacak şekilde) ayırın. Tencerede suyu kaynatın ve bir tutam tuz ilave edin. Gnocchetti’leri haşlayıp süzdükten sonra marine ettiğiniz fesleğen aromalı domates ile tatlandırıp servis yapın.

2016 Emmy Ödül Töreni’nin en şıkları

Dün gece gerçekleşen 68. Emmy Ödül Töreni ile televizyon dünyasının en iyi dizileri seçildi. Kazandığı ödül sayısı 38’e ulaşan Game Of Thrones geceye damgasını vuran dizi oldu.

Maisie Williams


Kit Harington


Emilia Clarke

Elbise: Atelier Versace


Heidi Klum

Elbise: Michael Kors


Sofia Vergara

Elbise: Atelier Versace


Rami Malek


Claire Danes

Elbise: Schiaparelli 


Tom Hiddleston


Hannah Murray


Sophie Turner


John Travolta ve Kelly Preston


Tatiana Maslany

Elbise: Alexander Wang


Julia Louis-Dreyfus


Game Of Thrones dizi oyuncuları 


Kristen Bell

Elbise: Zuhair Murad Couture


Amy Poehler


Gaten Matarazzo, Caleb McLaughlin, ve Millie Bobby Brown


Gwendoline Christie


Kate McKinnon


Kerry Washington

Elbise: Brandon Maxwell


Kirsten Dunst


Mandy Moore

Elbise: Prabal Gurung


Michelle Dockery

Elbise: Oscar de la Renta


Natasha Lyonne


Olivia Culpo

Elbise: Zac Posen


Sarah Paulson

Elbise: Prada


Taraji P. Henson


Tina Fey


Haşhaşlı kurabiye nasıl yapılır

Nefis haşhaşlı kurabiye tarifi…

Nefis haşhaşlı kurabiye tarifi…
Malzemeler
2,5 su bardağı un
1 paket margarin
2 çay kaşığı tuz
2 adet yumurta
2 çay bardağı haşhaş

 
Yapılışı
Haşhaşın yarısını un, margarin, tuz ve yumurtayla yoğurup hamur haline getirin. Hamurdan küçük parçalar kopararak yuvarlak kurabiyeler haline getirin. Haşhaşa buladığınız parçaları yağlanmış tepsiye dizip önceden ısıtılmış 160-180 derece fırında 12-13 dk. pişirin.

Çocuğunuzla iletişiminizi artıracak 10 aktivite

Çocuğunuzu daha yakından tanımak için onun dünyasına konuk olmaya ne dersiniz? Bu 10 aktivite çocuğunuzla aranızdaki iletişime iyi gelecek.

Çocuğunuzu daha yakından tanımak için onun dünyasına konuk olmaya ne dersiniz? Bu 10 aktivite çocuğunuzla aranızdaki iletişime iyi gelecek.
ERA Kolejleri PDR Bölüm Koordinatörü Uzman Psikolog Aslı Kanizi, çocuklarınızla keyifli vakit geçirirken etkin iletişim kurmanıza yardım edecek eğlenceli öneriler hazırladı. İşte aile bireyleri arasındaki kuşak farkını ortadan kaldıracak, birbirinizle empati kurmanızı sağlayacak 10 neşeli etkinlik.
 
Çocuğunuzun sevdiği yiyecekleri, drama ve eğlence katarak birlikte hazırlamak eğlenceli olmaz mıydı? Haydi hep birlikte mutfağa.

 
Çocuğunuzla birlikte teleskopla gökyüzünü keşfetmek ister misiniz? Özellikle deniz kenarlarında yerleştirilmiş teleskoplar ilginizi çekebilir. Kim bilir bu özel anlar evladınızın edebiyat ya da astronomiye olan ilgisini keşfetmeniz için iyi bir fırsat olur.

 
Yüz boyama aktivitesiyle çizgi film karakteri olmayı denediniz mi? İzin verin çocuğunuz hem size daha yakın olsun hem de kostüm yapma, boyama, oyun geliştirme gibi yeteneklerini geliştirsin.

 
Kumdan kale yapmayalı kaç yıl oldu acaba? Çocuğunuzla beraber sahilde taşları inceleyip, deniz kabuklarıyla kumdan kaleleri birlikte süsleyebilirsiniz. Tek yapmanız gereken suyun kaleleri alıp götürmemesi için önce yapının kenarlarına taşlardan bir çit yapmak.

 
Yediğimiz meyvelerin çekirdeklerini toplayıp toprağa ekmek heyecanlı olmaz mıydı? Kim bilir belki de önümüzdeki yıl bir meyve ağacınız olur. Bir çocuğun küçük yaşta tabiatı korumayı öğrenmesi gelecek için zannedilenden daha büyük bir teminat.

 
Hem sizin hem de çocuğunuzun sevdiği filmleri birlikte izlemek, salonun ortasında sevdiğiniz müziklerle dans etmek keyifli olmaz mıydı? En son ne zaman çocukluğunuzdaki gibi dans ettiniz? Bu aktivitenin çocuklarınız kadar size de heyecan vermesi çok mümkün.

 
Sanatın yaşı yok. Pastel boyaları yeniden ele almanın zamanı geldi. Bakalım ortaya neler çıkacak?

 
İtiraf edin legolar hepimiz için heyecan verici. Hayal gücünüzü 3 boyutlu dünyaya taşımak istemez misiniz? Haydi hep hayal ettiğiniz gökdelenleri, insanların daima mutlu yaşadığı o rüya şehrini yeniden yapın.

 
Çocuklarınızın en sevdiği çizgi ve oyun karakterlerini biliyor muyuz? Z kuşağından çocuklarımızı hem tehlikelerden korumak hem de iç dünyalarına girmek için birlikte bilgisayar oyunları oynamak keyifli olmaz mı?

 
Çocuklarımızda merak duygusu yandırmak için tarihi yerleri birlikte gezip fotoğraflarını çekmek öğretici ve eğlenceli olmaz mı?