Dünyaca sevilen 10 muhteşem model

Güzellik kalıplarını yıkan mankenler…

Chloe Marshall

‘Miss Surrey 2008’ yarışmasını kazanan ve ‘Miss England’ yarışmasının büyük beden modeller kategorisinde finale kalan Chloe Marshall, bu iki olay sayesinde medyanın ilgisini çekti. Profesyonel olarak mankenlik kariyerine bu sayede başlayan Chloe Marshall’ın büyük beğeni toplayan sloganı ise “Güzel sayılabilmeniz için uzun boylu ve zayıf olmanıza gerek yoktur.”


Chloe Marshall


Stefania Ferrario

Stefania Ferrario, Dita Von Teese’nin iç çamaşırının yüzüdür. “Büyük beden manken” teriminin kullanımına karşı olan Stefania Ferrario, bu tepkisini Instagram paylaşımlarında #DropTheSize etiketi ile dile getirdi.


Stefania Ferrario


Felicity Hayward

Felicity Hayward, kızını bir fotoğraf çekimine davet eden profesyonel bir moda fotoğrafçısı tarafından keşfedildi. Ve o günden bugüne dek çok sevildi.

 


Felicity Hayward


Jada Sezer

Jada Sezer, kendine güvenin ve kendisiyle barışık olmanın öneminin canlı kanıtıdır.

 


Jada Sezer


Kortnie Coles

Kortnie Coles, ‘America’s Next Top Model’ şovunda ünlendi. Bu yarışma, dünya standartlarındaki moda ajansı Wilhelmina modelleri ile çalışmasını sağladı.

 


Kortnie Coles


Liris Crosse

Ünlü bir model ve oyuncu olan Liris Crosse, kariyerine başlamadan önce ajanslar tarafından kilo vermesi gerektiği yönünde uyarıldı. Buna rağmen, moda endüstrisinde büyük bir değişiklik yapmayı hedefleyen Crosse, düzenli olarak çeşitli moda dergileri için poz verdi. Liris, diğer kadınların hayallerini takip etmesi konusunda destekliyor.


Liris Crosse


Shareefa J

Kadınların moda dünyasının ayrımcılığına maruz kalmalarına karşı duran ve güzelliğin incelikle ilişkili olmadığını savunan Shareefa J; genç kızları yaygın komplekslerden kurtarmak için uyarılarda bulunuyor.

 


Shareefa J


Katya Zharkova

Katya Zharkova, “Mutluluğunuzun ne kadar kilolu olduğunuzla alakası yoktur” diyor.

 

 


Katya Zharkova


Marquita Pring

Marquita Pring, kariyerine büyük bedenlere özel moda kataloglarında poz vererek başladı. 2011’de Vogue dergisinin kapağında yer aldı. Pring, vücudundan memnun ancak fiziksel sağlığın önemini vurguluyor.


Marquita Pring

 


Anastasia Vinogradova

Anastasia Vinogradova, nefes kesici kadınsı hatları ile ve kusursuz güzellikteki yüzü ile birçok kişinin beğenisini topluyor. Hatları, onu güzellik ve zerafetin olağanüstü bir örneği yapıyor.

 


Anastasia Vinogradova


Şekersiz pekmezli kurabiyeler

Esra Atay ve Petek Pekşen’den şekersiz pekmezli kurabiye tarifi…

Esra Atay ve Petek Pekşen’den şekersiz pekmezli kurabiye tarifi…
Malzemeler:
1 su bardağı organik yoğurt (ev yapımı tercih edilir)
Yarım su bardağı erimiş tereyağı
Yarım su bardağı zeytinyağı
1 su bardağı organik dut veya üzüm pekmezi
1 portakal kabuğu rendesi
2 su bardağı organik beyaz un
3 su bardağı organik tam buğday unu
Yarım çay kaşığı karbonat

 
Organik yoğurdu, tüm yağları ve organik pekmezi çırpma teliyle karıştırın. Portakal kabuğunu ekleyin. Yumuşak bir hamur elde edene kadar elediğiniz unları ve karbonatı karışıma katarak yoğurun. Değisik kurabiye kalıpları ile keserek hamura şekil verin. Tepsilere yağlı kağıt sererek kurabiyeleri üzerlerine dizin. Önceden ısıtılmış 175 derece fırında 20 dakika pişirin.
 
Bu şekersiz kurabiyeler şeker kullanılmadan yapıldığı için hem besin değeri açısından zengin hem de kurabiyelerin sertliği yeni diş çıkaran ve dişleri çok kaşınan minikler için birebir!

Obezite nedir?

Obezite nedir? Obezitenin nedenleri nelerdir? Obezitenin tedavisi nasıldır? Obezite ile mücadelede yapılması gerekenler ve obezite cerrahisi hakkında aradığınız her şey haberimizde!

Obezite nedir? Obezitenin nedenleri nelerdir? Obezitenin tedavisi nasıldır? Obezite ile mücadelede yapılması gerekenler ve obezite cerrahisi hakkında aradığınız her şey haberimizde!
Obezite, fazlasıyla ciddiye almamız gereken bir problem. Pek çok yetişkinin korkulu rüyası olan aşırı şişmanlık hastalığı olan obezite, günümüzde dünya nüfusunun yarısından fazlasını tehdit ediyor.
Obezite nedir?
 
Özel Optimed Hastanesi Obezite ve Reflü Cerrrahisi Uzmanı Op. Dr. Serkan Ayhan’ın obezite hakkında söyledikleri…
 
Dünya Sağlık Örgütü obeziteyi “Sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı yağ birikmesi durumu” olarak tanımlıyor. Obezite tedavi edilmediği takdirde yol açtığı sağlık sorunları ile beklenen yaşam ömrünü 10-15 yıl kısaltıyor. Dahası Türkiye’de her 5 erkek’ten 1’i, her 5 kadından 2’si obezite hastası.
 
Obezite nasıl hesaplanır?
Vücut ağırlığının(kg) ,boyumuzun metre cinsinden karesine bölünmesi ile elde edilen rakamsal veri ile hesaplanıyor. Vücut kitle indeksi / vki=bmi
 
Vücut kitle indeksi sonuçları nasıl değerlendirilir?
18.5-24.5 arası sağlıklı birey
25-30 arası kilolu
30-40 arası obez birey
40-50 arası morbit (ölümcül) obezite
50 ve üzeri süper morbit obezite
 
Obezitenin nedenleri nelerdir?
 
Reem Nöropsikiyatri Merkezi Kurucusu Doktor Mehmet Yavuz, obezitenin nedenlerini ve kontrol yöntemlerini aktarıyor.
 
Günümüzün en büyük sağlık problemlerinden biri haline gelen obezitenin artmasında pek çok faktör bulunuyor. Teknolojinin gelişmesiyle insanların işlerinin kolaylaşması ve buna bağlı olarak hareketsiz yaşamın artması ve fast food tarzı yiyeceklerin yaygınlaşması obeziteye davetiye çıkarıyor. Dr. Mehmet Yavuz ise birçok hastalığa sebep olan obezitenin yaygınlaşmasında pek çok faktör olduğunu söylüyor.
 
Yeme kontrolü iki hormona bağlı
Leptin hormonu, organizma günlük aktivitelerini yerine getirecek kadar gıda aldığında devreye girerek doygunluk hissi uyandırır ve böylece dışarıdan gıda alımı durur. Grelin hormonu ise leptinin aksine açlık hissi uyandırır. Obezlerde leptin aktivasyonu azalmış, grelin salınımı artmış ya da her ikisi de değişmiş olabilir.
 
İlaç kullanımı obeziteyi tetikliyor
Son yıllarda bilim adamlarının leptin aktivasyonunu artırarak tokluk hissi uyandıracak ve böylelikle şişmanlığı tedavi edecek ilaçlar üzerinde çalışıldığını ancak bu konuda etkin bir ilaç henüz geliştirilemediğini söyleniyor.
 
Tiroit ve insülin direnci de obezitede önemli faktörler arasında!
Tiroit hormonları, metabolizma aktivitesini düzenleyen hormonlardır ve az salgılandığında metabolizma yavaşlar. Bu durumda kalori harcanma düzeyi düşeceği için alınan gıdalar yakılamayıp depolanmaya başlar. Ve sonuç yine aşırı kilo alımıdır. Bazı durumlarda kas, karaciğer ve yağ dokusunun insüline karşı direnç geliştirebilir. Bu nedenle insülin kan şekerini parçalayamaz, kanda şeker oranı yükselmeye ve vücut gereğinden fazla kalori maddesi üretmeye başlar. Bu yükselme dışarıdan vücuda giren kalorilerle birleşince ihtiyaç fazlası kan şekeri yağa dönüştürülerek depolanır.
 
Yaşlandıkça kilo alma riski artıyor
Yaş ilerledikçe metabolizma yavaşlar. Metabolizma yavaşladığı halde dışarıdan alınan gıda miktarı eskisi gibi olursa bir süre sonra ihtiyaç fazlası kaloriler vücutta depolanmaya başlar. Bu nedenle kişiler yemek disiplinleri değişmediği halde yıllar süresince artan bir grafikle kilo almalarına bir anlam veremezler. Yaş ilerledikçe kontrolsüz kilo alımını engellemek için yemek alışkanlığını disiplinize etmeyi ve düzenli egzersizi öneriliyor.
 
Polikistik over sendromu ve obezite bağlantılı mı?
Kesin olan bir şey var ki o da bunların birbirini tetikleyen durumlar olmasıdır. Ancak obez olup zayıflayan kadınlarda polikistik over tablosunun düzelmesi, obezitenin bu hastalığa neden olduğu görüşü destekleniyor.
 
 

 
Yapılan araştırmalara göre iklim değişikliği obeziteyi artırıyor!
 
İklim değişikliği nedeniyle taze gıda üretiminin azaldığı ve işlenmiş gıda ürünlerine talebin arttığı, bu nedenle de obezite ve şeker hastalığının yaygınlaştığı bildirildi.
 
Uluslararası Şeker Hastalığı Birliği tarafından yayınlanan rapora göre, düşük ve orta gelir düzeyindeki ülkelerde şeker hastalığı vakaları son yıllarda artış gösterdi. İklim değişikliği etkilerinin insanların beslenme alışkanlıklarını değiştirmesi de bunun ana nedeni arasında. Dünya üzerinde 366 milyon şeker hastası yaşıyor. Bu hastalığın, 2030 yılında 500 milyon kişide yani yaşayan on yetişkinden birinde görüleceği tahmin ediliyor. Şeker hastalığı yılda 4.6 milyon kişinin ölümüne ve küresel ölçekte 465 milyar dolar değerinde sağlık harcamasına neden oluyor.
 
Atlanan her öğün obeziteye davetiye çıkarıyor!
 
Öğün atlama özellikle bir sonraki öğünde aşırı enerji alımını tetiklemektedir.
 
Mevlana Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Beslenme Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mehmet Akman, obezler üzerinde yapılan pek çok çalışmada, özellikle kahvaltı öğününün atlandığının belirlendiğini, öğün atlamanın, özelikle bir sonraki öğünde aşırı enerji alımını tetiklediğini bildirdi. Yrd. Doç. Dr. Akman, şunları kaydetti: “Obezler üzerinde yapılan pek çok çalışmada özellikle kahvaltı öğününün atlandığı belirlenmiştir. Öğün atlama özellikle bir sonraki öğünde aşırı enerji alımını tetiklemektedir. Söz konusu araştırma sonuçlarına göre, şişman kadınların yüzde 57.5’inin kahvaltı, yüzde 42.5’inin ise öğle öğününü atladıkları belirlenmiştir. Bir anda alınan aşırı besin öğelerinin enerjiye dönüşümünde görev alan hormon ve enzimlerin metabolik düzeni bozulmaktadır. Bu nedenle alınan fazla enerjinin yağ olarak depolanma yüzdesi de artmaktadır.’’
 
Sosyal medya obezite nedeni!
 
Beslenme ve Diyet uzmanı Aslı Cemile Özatan, sosyal medyada paylaşılan yiyecek ve içecek fotoğraflarının obeziteyi tetiklediğini söyledi.
 
İnternetin günlük hayatta olumlu etkilerinin yanı sıra olumsuz etkilerinin de olabildiğini ifade eden Beslenme ve Diyet uzmanı Aslı Cemile Özatan “Özellikle sosyal medyada paylaştığımız yiyecek içecek fotoğrafları takipçilerin hem iştahını kabartıyor hem de yeme içme isteklerini tetikliyor. Dolayısıyla ensülin desteğiyle birlikte açlık hissini ortaya çıkardığı için gereksiz saatte besin alımlarına ve fazla kalori alımlarına neden oluyor. İştah kabartmasıyla birlikte yaş pastalar, çok yoğun kalorili olan tatlılar, yağlı besinler, çok uygunsuz vakitte iştahlı kişilere sunulduğunda hiç ‘Hayır’ demeden bir an önce yemeğe başlama isteğini ortaya çıkarabiliyor. Bunlar vücudun yağlanmasına ve ilerleyen saatlerde alınan besinler tansiyonun ve kolesterolün yükselmesine neden olabiliyor” dedi.
 

 
Obezite tedavisi nasıl yapılır?
 
Obezite cerrahisinde temelde üç yöntem uygulanıyor. Op. Dr. Tuğrul Demirel obezite ameliyatlarında kullanılan yöntemleri anlatıyor.
 
Mide kelepçesi
Kısıtlayıcı ameliyatlar sınıfına giren bu yöntemde, içinde şişirilebilir bir alan olan halka, midenin girişine yakın bir bölüme takılıyor. Bu halka, ince bir boru ile bağlı olan ve deri altına yerleştirilen hazneye sıvı verilerek daraltılabiliyor ya da gereğinde genişletiliyor. Halkanın daraltılması ile bu bölge kum saati şeklini alıyor ve zor geçit veriyor. Hasta sıvı ve yumuşak gıda alabiliyor. Günde sadece üç öğün beslenmesi ve öğünler arasında bol su içmesi gerekiyor. Bu ameliyatı geçiren hastanın, yeni midesini yeni bir eşya almış gibi özenle kullanması şart. Bazı hastalar kelepçeye rağmen aşırı yemeye devam edebiliyor. Bu durumda megaözofagus (yemek borusu genişlemesi) meydana gelebiliyor. Nisbeten kolay bir ameliyat olması nedeniyle bazı hastalar tarafından tercih edilen bu yöntemde mide kelepçesi çok uzun zaman vücutta kalabiliyor.
 
Tüp mide (sleeve gastrektomi)
Kısıtlayıcı yöntemlerden olan tüp mide ameliyatında amaç midenin iki litreye kadar çıkabilen hacim kapasitesini düşürmek. Ameliyatta, midenin büyük kısmı, geride yemek borusunun genişliği kadar bir bölüm kalacak şekilde zımbalanarak kesiliyor ve çıkarılıyor. Midenin hacmi böylece 100–150 cc.’ye düşürülüyor. Normalde iştah hormonu (ghrelin) salgılayan midenin üst bölümü kesildiği için hormon salgılanmıyor ve kişi acıkmıyor. Ancak bu yöntemde midenin bir süre sonra tekrar genişleme olasılığı bulunuyor. Bu nedenle hastanın iradesini kullanması burada da önem taşıyor.. Hasta aşırı yiyip de kusarsa yiyecekleri geri iten basınç, aynı şekilde mide duvarlarına da uygulandığı için zaman içinde mide genişleyebilir. Bu yöntemin kalıcı olması için kişinin yeme miktarını kontrol etmesi gerekiyor. Her iki yöntemde de hasta bir ya da iki gün hastanede yatıyor, ikinci günden itibaren ağızdan beslenmeye başlayabiliyor.
 
Atlatma
Bypass, obezite cerrahisinde altın standart olarak kabul ediliyor. Mide küçültülüyor ve barsağın belli bölümleri atlatılarak daha aşağı bağlanıyor. İnce barsağın atlatılan bölümünün uzunluğuna ve midenin kesildiği yer ve hacmine göre farklılıklar oluşuyor. Yenilen gıda ve sindirim enzimleri ne kadar az barsak mesafesini karışmış olarak geçerse zayıflama hızı, kilo verme oranı ve işlemin kalıcılığı o derece artıyor. Bypasslı yöntemlerde hastalarda ishaller olabiliyor. Özellikle ince barsağın aşağı bölümlerine uygulanan bypass’larda yağlı yenildiği zaman çok kötü kokulu ishal, karbonhidrat tüketiminde aşırı gaz oluşabiliyor. Bu ayrıntıların hastaya ameliyat öncesi anlatılması çok büyük önem taşıyor. Bu yöntemde kişinin besinlerdeki vitaminlerden yararlanamaması durumu ortaya çıktığı için, vitamin desteği sağlamak gerekiyor.
 

 
Obezite cerrahisi kimler için uygun?
 
Her fazla kilosu olan obezite cerrahisinden faydalanabiliyor mu? Obezite cerrahisi hakkında en çok merak edilen soruları Acıbadem Maslak Hastanesi Obezite Merkezi Başkanı Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Cihan Uras’tan aldık.
 
Çok sayıda organ ve sistemi olumsuz yönde etkileyen obeziteden ilaç tedavisi, diyet ve egzersiz programıyla kurtulmak mümkün. Ancak bu tedavinin düzenli olarak yapılamasında yaşanan güçlükler ve farklı etkenler nedeniyle fazla kilolardan kurtulmakta güçlük yaşanabiliyor. İşte bu durumda son zamanlarda adını sıkça duymaya başladığımız ‘obezite cerrahisi’ devreye giriyor.
 
2 yıl içinde fazla kiloların yüzde 70-80’i gidiyor
Ameliyat sonrasında uzmanların önerdiği diyet ve egzersiz programına uyulduğu sürece çok hızlı bir şekilde kilo verilebilir. Hastalar 6 ay içinde fazla kilolarının yüzde 40’ını, 2 yıl içinde de yüzde 70-80’ini verebiliyor. Ancak zayıflama durmaksızın devam etmiyor. İki yılın sonunda hastanın metabolizması buna adaptasyon gösteriyor ve Vücut Kitle İndeksi normal sınırlarda sabitleniyor. Beslenme uzmanın önerdiği beslenme kurallarına dikkat ettikleri takdirde hastaların tekrar kilo alma riskleri yok. Gastrik by-pass yönteminden maksimum yararı sağlayabilmeleri içinse günde 2-3 öğün beslenmeleri, öğünler arasında atıştırmalardan kaçınmaları gerekiyor. Eğer bu kurala dikkat etmez ve yine yüksek kalorili besinleri tercih ederlerse, hastalar tekrar kilo alabiliyor.
 
Genellikle 20–35 yaş grubundaki kadınlar başvuruyor
Obezite cerrahisinden en çok 20 – 35 yaş grubundaki kadınlar faydalanmak istiyor, kadınların erkeklere nazaran daha fazla başvurmalarının en önemli nedenlerinden biri, fazla kilonun vücutlarında yarattığı deformasyondan rahatsız olmaları. Çünkü bu durum kadının hem özel, hem sosyal, hem de iş hayatında çok ciddi sorunlar yaratabiliyor. Obezite ayrıca adet düzensizliğine yol açarak hamile kalmayı imkansız hale getirebiliyor. Üremeyi olumsuz yönde etkileyen polikistik over sendromu da obez hastalarda daha sık rastlanıyor. Çocuk sahibi olabilmeleri için öncelikle kilo vermeleri gerekiyor, bu nedenle obezite cerrahisine kadınlar daha sık başvuruyor.
 
Kimler obezite cerrahisinden faydalanabiliyor?
‘Fazla kilolarım var’ diye yakınan her hastaya obezite cerrahisi uygulanmıyor. Obezite cerrahisinin hangi hastalara uygulanabileceğinin Uluslararası Obezite ve Metabolizma Cerrahisi Derneği tarafından saptanan kriterlere göre belirleniyor. Obezite cerrahisine 18–65 yaş arasında olan, Vücut Kitle İndeksi (VKİ) 40 kg/m2’yi aşan veya 35-40 kg/m2 arasında olup, buna hipertansiyon, diyabet, uyku apne sendromu ve artrit gibi hastalıkları eşlik edenler, en az 1 yıl normal kilosuna kavuşmak için uzman denetiminde diyet ve egzersiz yaptığı halde bunu başaramayan kişiler aday olarak kabul ediliyor.
 
Hasta için en uygun yöntem seçilmeli
Her hasta için en uygun yöntemin seçilmesi gerekiyor. Bu süreç şöyle:
 
Tüm hastalar öncelikle; endokrinoloji uzmanı, beslenme uzmanı, psikiyatri uzmanı, fizik tedavi uzmanı ve egzersiz danışmanı tarafından değerlendiriliyor.

 
Gerekli görüldüğü durumlarda hastayı kardiyoloji ve göğüs hastalıkları uzmanları da muayene ediyor. Ayrıca, uygun hastaların obezite cerrahisi ekibi tarafından görülmesi de sağlanıyor.
Her hasta, obezite sorununun altında yatan faktörler, yeme alışkanlıkları, psikolojik problemleri, sağlık durumu gibi çok detaylı bir incelemeden geçiriliyor.

 
Bu incelemelerin sonucuna göre yapılan değerlendirmelerin ardından hastaya en uygun cerrahi yöntem seçiliyor. Çünkü obezite cerrahisinde başarıyı belirleyen en önemli faktör, kişiye en uygun yöntemin seçilmesi. Örneğin, Vücut Kitle İndeks değeri 50’nin üzerinde olan buna diyabet veya hipertansiyon eşlik eden orta yaşın üstünde bir hastada kesinlikle seçilecek metot gastrik bypass olmalı. Bunun aksine, 20’li yaşlarda, Vücut Kitlesi İndeks değeri 35-45 arasında olan, yeme ve yaşam tarzını değiştirmeye ve egzersiz yapmaya motive bir hastada sleeve gastrektomi ilk seçenek olabiliyor.

 

 
Obezite ameliyatları vücudun kilo yönetimini düzenliyor
 
Üsküdar Üniversitesi NPİstanbul Beyin Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Şerafettin Özer, pek çok hastalığa yol açan obezite ile mücadelede tedavi yöntemlerini anlattı.
 
Obezite ile mücadelede diyet, egzersiz ve ilaçla tedavi yöntemlerinin yetersiz olduğu durumlarda uygulanan bariatrik ve metabolik cerrahi, kalıcı kilo kaybı için önerilen yöntemlerin başında geliyor. “Obezite cerrahisi” olarak da bilinen yöntem, yiyecekler ve metabolizma arasındaki karmaşık ilişkiyi değiştirerek vücudun etkin kilo yönetimi yapabilmesi için sıfırlanmasına yardımcı oluyor. Mide küçültme operasyonları sonrasında bir yılda, yüzde 50-70 aralığında fazla kilonun verilebildiğini kaydeden uzmanlar, hastanın ideal kiloya 1,5 yıl sonra ulaşmasının öngörüldüğünü söylüyor.
 
Obezitenin yüksek tansiyon, şeker hastalığı (Tip 2 Diyabet), kalp hastalıkları, safra kesesi taşı, karaciğer yağlanması, eklem hastalıkları, reflü, gut-ürik asit artışı ve kanser sıklığında artış, adet görme bozuklukları, felç-inme sıklığında artış gibi pek çok sağlık sorununa davetiye çıkardığını belirten Op. Dr. Şerafettin Özer, “Obezite tedavisinde her hastanın durumu ayrı değerlendirilerek diyet, fiziksel egzersiz, ilaç tedavisi ve cerrahi tedavi yöntemlerinden biri veya birkaçının beraber uygulanması gerekir” dedi.
 
Hastalıklarda önemli iyileşme sağlıyor
Obezite tedavisinde Amerika Sağlık Birliği’nin 2005 yılında yayınladığı fikir birliği belgesine göre cerrahi tedavinin kalıcı kilo kaybı için önerilen tek yöntem olduğunu ifade eden Özer, “Bariatrik ve Metabolik Cerrahi, obezite ile ilişkili hastalıklarda anlamlı iyileşmeler göstermektedir. Tip 2 Diyabette yüzde 45’ten yüzde 68’e kadar düzelme, hipertansiyonda yüzde 42’den yüzde 62’ye kadar düzelme, kemik erimesi ve eklem hastalıklarında yüzde 41’e kadar düzelme, uyku apnesi yüzde 45’ten yüzde 76’ya kadar düzelme sağlamaktadır” dedi.
 
Obez bir insanın belirgin ve kalıcı bir şekilde kilo vermesi için, vücudun kilo denge sisteminin ya da metabolik sağlık sisteminin yeniden oluşturulması ve böylelikle vücudun fazla yağı depolamayı sonlandırması gerektiğini belirten Op.Dr. Şerafettin Özer, “Bugüne kadar bunu gerçekleştiren en etkili yöntem ise cerrahi müdahale olmuştur. Aynı zamanda hastaların yüzde 80’inde obeziteye bağlı sağlık problemlerinin de çözüldüğü görülmüştür” ifadelerini kullandı.
 
Bariatrik Cerrahinin büyük miktarda kilo kaybı sağladığını ifade eden Op.Dr. Şerafettin Özer, “Yaşam tarzı değişikliği veya ilaç tedavisi ile karşılaştırıldığında ameliyat sonrası 3 yıllık dönemde yüzde 45’ten fazla kilo kaybı sağlar. 10 yıllık ortalama kilo kaybı verilerine bakıldığında; diğer seçenekler ile ortalama 1 kg kilo kaybı sağlanırken, aynı durum obezite cerrahisi uygulanmış hastalarda 20 kg’dır” diye konuştu.
 
İdeal kiloya 1,5 yıl içinde ulaşılabilir
Mide küçültme operasyonları sonrasında ilk 6 ayda fazla kilonun yüzde 50’sinin kaybedildiğini, ikinci 6 ay içinde de yüzde 50 olmak üzere bir yılda fazla kilonun yüzde 75’inin verildiğini belirten Özer, hastanın ideal kiloya 1,5 yıl sonra ulaşmasının öngörüldüğünü belirtti. “Bariatrik ve Metabolik Cerrahi, yiyecekler ve metabolizma arasındaki karmaşık ilişkiyi değiştirerek vücudun etkin kilo yönetimi yapabilmesi için sıfırlanmasına yardımcı olur” diyen Op. Dr. Şerafettin Özer, “Bariatrik ve Metabolik Cerrahi ile midenin ve/veya ince bağırsağın anatomisinin değiştirilmesi, hormonal sinyallerle etki ederek, iştahın azalması doygunluk hissinin artması metabolizmanın hızlanması ve sağlıklı yeme alışkanlığının oluşmasıyla sonuçlanır. Bu olumlu değişiklikler sonucunda vücut kilo kaybına hazır hale gelir ve tekrar yüksek bir referans seviyesine çıkmak için yeni bir mücadeleye girmez” diye konuştu.
 

 
Obezitenin sonuçları nelerdir?
 
Obezite fiziksel zararların yanı sıra insan psikolojisine de zarar vermektedir. Memorial Ataşehir Hastanesi ve Suadiye Tıp Merkezi Psikoloji Bölümü’nden Uz. Psk. Uğurkan Ulutürk, obezitenin yol açtığı psikolojik sorunlar ve tedavi yolları hakkında bilgi verdi.
 
Obezite, fizyolojik sağlığı birçok açıdan tehdit ettiği gibi kişinin ruh sağlığını da olumsuz olarak etkilemektedir. Obezite sıklıkla depresyona ve diğer psikiyatrik bozukluklara yol açmaktadır. Günümüzde sosyokültürel ve teknolojik hızlı değişimlerin yaşanması, kültürel çatışmaların artması, moda ve eğilimlerin farklılaşması ile yeme bozukluğu oranı ve obezite artış göstermektedir. Özellikle beden imgesine yönelik sosyokültürel tutumlardaki değişim ülkemizde de yeme bozukluğu sıklığını artırmaktadır.
 
Obezite artıyor ve benlik değeri azalıyor
Obezite ile psikopatoloji arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmalarda normal vücut ağırlığına sahip olanlara göre obez hastalarda daha düşük benlik değeri, özellikle depresyon, kaygı bozuklukları, cinsel işlev bozuklukları, uyku bozuklukları ve kişilik bozuklukları olduğu saptanmıştır. Obezite ile benlik değerinin azalması arasında doğrusal bir ilişki olduğuna dair araştırmalar vardır.
 
Bağlanma kuramı bireylerin kişilerarası ilişkilerini açıklayan bir kuramdır ve bu kurama göre bağlanma şekli kendine güvenle ilişkilidir. Obezite rahatsızlığı olan bireylerle yapılan araştırmalarda güvensiz bağlanma puanları daha yüksek çıkmıştır. Bu kişiler arasında güvensiz bağlananlar ise güvenli bağlananlara göre daha çok kilo ile uğraşı olan, düşük kendilik değerine sahip, yetersizlik ve işe yaramazlık duygularını yoğun şekilde yaşayan ve diğerleri tarafından reddedilmeye duyarlı kişilerdir.
 
Güvensiz bağlanmanın sonucu olarak çocuk ya da yetişkin, bireyselleşmesi gerektiğinin farkına varamaz ve kendi kişisel değerini ve sevilebilirliğini sorgular. Kişisel yetersizlikle başa çıkma isteği, yeme davranışıyla ilgili katı bir tutuma dönüşebilir. Bu açıdan “diyet yapmak ve kilo vermek” gücü ve kontrolü yeniden kazanmaya, kişinin kendisini en azından dış görünüş olarak yeniden tanımlamasına olanak sağlama işlevini görebilir.
 
Obeziteye sebep olan psikolojik sıkıntı çözülmeli
Obezitenin tedavisinde birçok yöntem (cerrahi, diyet vb.) uygulanmaktadır. Son yıllarda ise bu tedavilere ek olarak “psikolojik destek yönelimli obezite tedavisi” ve “psikoterapi tedavisi” gibi yeni tedavi modelleri öne çıkmaya başlamıştır. Yapılan araştırmalar obez bireylerde psikolojik rahatsızlıklar saptandığını açıklamakta ve obezitenin diğer psikopatolojik rahatsızlıklarla birlikte görülme sıklığının olduğunu ortaya koymaktadır. Bu yüzden obezite tedavisinde, obeziteden kaynaklanan psikolojik rahatsızlıkların tedavisi önem kazanmaktadır. Bir diğer açıdan obeziteyi tetikleyen ve kişinin yemek yeme davranışında bulunmasına neden olan psikolojik sıkıntıların tedavi edilmesiyle kişinin kilolarından kalıcı olarak kurtulabileceğini gösteren araştırmalar da mevcuttur.
 
Diyete ek olarak bireysel terapi ve grup terapisi yapılabilir
Obezite ile psikopatoloji arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmalarda normal vücut ağırlığına sahip olanlara göre obez hastalarda; daha düşük benlik değeri, özellikle depresyon, psikososyal yetersizlik, kaygı bozuklukları (sosyal fobi, obsesif kompulsif bozukluk), cinsel işlev bozuklukları, uyku bozuklukları ve kişilik bozuklukları olduğu saptanmıştır.
 
Farmakolojik ya da davranış tedaviler olsun hemen tüm tedavi yöntemlerinde kilo kaybından sonra hastanın şiddetli stres altında tekrar eski yeme alışkanlığına döndüğü görülmüştür. Her başarısız diyet yapma davranışının yeme bozukluğunun gelişimine yol açtığını ve kilo alımına neden olduğunu ele alırsak obezitenin tedavisinde diyet programına ek olarak bireysel terapi ve grup terapisi destekli tedavi modelleri ile kişinin “iyi hissederek zayıflaması” ve böylece kalıcı kilo vermesi sağlanabilmektedir.
 
Bilişsel davranışçı tedavi ile psikolojik rahatsızlıklar tedavi edilebilir
Obezite tedavisi üzerinde etkili olan terapi yaklaşımlarından biri “bilişsel-davranışçı terapi”dir. Bu terapide, hastaların çevresel uyarıları ve açlık duyumlarını hatalı yorumladıkları ve bunun rahatsız edici duygulara ve ardından yeme davranışına yol açtığı düşünülür.
 
Bilişsel yeniden yapılandırma yöntemleri kullanılarak yemek ve diyetle ilgili işlevsel olmayan düşünceler, negatif duygular, motivasyon bozucu tutumlar ve bunlarla ilişkili mantık hataları tanımlanabilir. Böylece kişiye daha sağlıklı ve akılcı düşünme, daha iyi hissetme ve daha sağlıklı başa çıkma davranışı kazandırılmış olur. Bu yaklaşımın uygulandığı, obezite tedavisinde bireysel psikoterapiler ve grup terapilerinde etkililiğin yüksek olduğu saptanmıştır. Bilişsel davranışçı terapi ile obezitenin yol açtığı psikolojik rahatsızlıkların tedavi edilmesi mümkündür.
 
 
 
Obezite idrar kaçırmayı tetikliyor!
 
İdrarını tutamama yetişkinlerde sosyal yaşamı zorlaştıran, gerek fiziksel gerekse de psikolojik birçok hastalığa neden olan en önemli sağlık sorunlarından biri. Yetişkinlerde aşırı kilo alımına bağlı olan obezite, halk arasında “alt ıslatma” olarak bilinen idrar kaçırma problemini tetikliyor. Central Hospital’den Üroloji Uzmanı Opr. Dr. Yusuf Temiz, yetişkinlerin kâbusu haline gelen idrar kaçırma problemini ve dikkat edilmesi gerekenleri anlatıyor.
 
Yetişkinlerde idrar kaçırmanın sebepleri, bayanlarda ve erkeklerde olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. Kadınların yaklaşık yüzde 20 ila 30’unda idrar kaçırma hastalığına rastlanmaktadır. Genç kadınların yüzde 20-30’unda, orta yaşlı kadınların yüzde 30-40’ında, yaşlı kadınların ise yüzde 30-50’sinde idrar kaçırma gözlenmektedir. Erkekler de ise idrar kaçırma kadınlara göre yarı yarıya daha azdır. Ortalama erkeklerin yüzde 3-11’inde idrar kaçırma vardır. Erkeklerde yüzde 40-80 sıkışma tipinde, yüzde 10-30 karışık tipte, yüzde 10’dan az baskı tipine idrar kaçırma vardır. Sıkışma tipinde idrar kaçırma daha çok BPH’ya bağlı aşırı aktif mesanede olurken, baskı tipinde idrar kaçırma ise, prostat ile ilgili ameliyatlar sonrası, nörolojik yaralanmalar sonrası daha çok olmaktadır.
 
Obeziteye dikkat!
Yaş, hamilelik sayısı, doğum yöntemi, obezite, sigara, kronik öksürük, kabızlık, mesane hastalıkları, menapoz ve pelvik cerrahiler idrar kaçırmayı etkileyen genel faktörlerdir. Pek çok kadının ortak sorunu olan idrar kaçırmayı en çok obezite etkiler. Karın içi basıncının artması şişman kadınlarda idrar kaçırma problemine yol açar. Genç ve orta yaşlı bayanlarda baskı tipinde idrar kaçırma, yaşlılarda ise karışık tipte idrar kaçırma daha çok olmaktadır.
 
Böbrek yetmezliğine yol açabilir
Yetişkinlerde idrar kaçırmanın genelde dört tipi vardır. Sıkışma tipinde idrar kaçırma, baskı tipinde idrar kaçırma, karma tipte idrar kaçırma ve taşma tipinde idrar kaçırma. Bu dört tipin teşhisi ve tedavisi birbirinden çok farklıdır. İdrar kaçıran hastanın kaçırma sebebi eğer mesanenin tam boşalamaması ve dolayısıyla böbrekleri etkileyen bir durumsa önemli sorunlar doğurabilir. Bu durum böbrek yetmezliğine neden olabilir. İdrar kaçırma tedavisinde en önemli nokta kaçırma tipini doğru teşhis etmektir. Ayrıca idrar kaçıran insanlarda suyu az içtiklerinde az kaçıracakları düşüncesi oluştuğundan suyu az tüketmektedirler. Bu da diğer hastalıklara sebebiyet verir.
 
 

Tatilde kilo alanlar buraya…

Bugün doğum günüm. Ve 15 gündür Kuşadası’nda Ege’nin tadını çıkardıktan sonra tekrar İstanbul’dayım.

Bugün doğum günüm. Ve 15 gündür Kuşadası’nda Ege’nin tadını çıkardıktan sonra tekrar İstanbul’dayım.
Yani tatil bitti. Siz sormadan ben söyleyeyim, evet tatilde kilo aldım, neden mi? Anlatacağım…
 
Bugün neden bahsetsem diye düşündüm. Herkesin bayram tatilinden döndüğünü hatırlayarak çabuk toparlamanın yolları’nı anlatmaya karar verdim. Kendim de uygulayacağım galiba ve biraz da doğum günü notları aldım sizin için…
 
Bayram ile tatili birleştirenler çoğunlukta diye düşünerek size birkaç püf noktası vereceğim. Yalnız önemli uyarı; bu söylediklerimi tatilden hemen sonra yapmalısınız, birkaç hafta geçerse o kilo size yapışır. Aslında benim her zaman yaptığım bir uygulama vardır. Tatile çıkmadan önce biraz kilomu aşağıya çeker, yani birkaç kilo verir ve kendimi tatilde biraz daha rahat bırakmaya hazırlarım. Böylelikle, tatil dönüşü zaten her zaman olduğum kiloda kaldığım yerden devam ederim. Bu yıl öyle olmadı. Biraz arkadaşlar, kutlamalar derken bu uygulamayı yapamadan kendimi tatilde buldum. Bu sizin de başınıza gelmiş olabilir. Şimdi ne yapmak lazım? Benim için tatil demek Kuşadası ve çevresinde zaman geçirmek demektir. Orada anne ve yemekleri ile hasret giderir, bilerek isteyerek miktarları abartırım. Domatesi her gün sade yerken Kuşadası ’nda özellikle üzerine bolca zeytinyağı döker de yerim. Orada her sabah yenen yağsız ve tuzsuz ama şaşırtacak kadar lezzetli bir peynir olan “kesik” peyniri ile bir gün Çingene pilavı (domatesli, biberli, soğanlı ve kesikli bir salata) bir gün kesikli yumurta, bir gün de sade zeytinyağlı kesik kahvaltının bana göre ve oradaki bir çok kişiye göre vazgeçilemezliği vardır.
 
Hareket kurtarır
Sanat doğmadan önce bütün günümü bir yerleri gezerek yani yürüyerek geçirebilirdim. Yine fena sayılmam. Oğlum Sanat doğduğundan beri yine geziyor olsak da aralıksız bir yürüyüş olmuyor bu. Eğer sizin durumunuz uygun ise her gün birkaç saatinizi aralıksız, gezinmeden yürüyüşe ayırabilirseniz tatilde kolay kolay kilo almazsınız.
 
Benim gibi, çocuğunuzun peşinden koşarak bir tatil geçiriyorsanız, denizde saatlerce yüzmek yerine onunla birlikte sadece atlayıp ziplıyorsanız da iyi. En kötüsü belki de şu an bu yazıyı okurken sizin de yaptığınız, plajda ayaklarınızı uzatıp sadece güneşleniyor, eve arabayla gidiyor ve uzun uzun yemek yiyor ve koltukta sızıyorsanız, bence bu tatil değil. Tatil demek canlanmak demektir. Bir bahane bulun! Hareket edin!
 
Nasıl kurtulabiliriz?
Bugün doğum günüm olduğu için çok da sade bir gün geçmeyecek. Benim için eminim ki sade yumurtalı, bol domatesli ve 1-2 dilim ekmekli bir kahvaltı, sadece sebze yemeği ve yoğurttan oluşan bir öğle yemeği ve küçük küçük ara öğünlerim olacak. Böylece akşama istediğim yemeği ve yaş pastamı çok da abartmadan yiyebilirim.
 
Tatil dönüşü birkaç gün sebze ve yoğurt ağırlıklı beslenme sizi hemen toparlar
Örnek bir mönü, bunu tatilden sonra sadece 3 gün uygulayabilirsiniz…
 
Sabah
2-3 yemek kaşığı lor peyniri

Domates

Biber

maydanoz

1-2 dilim tambuğday ekmek

 
3 ara öğünde
Kuşluk , öğleden sonra ve akşam yemekten sonra olacak şekilde…
1 porsiyon meyve

1 şeftali veya

2-3 kayısı

1 küçük armut

 
Öğle- akşam
Az zeytinyağı ile bol sebze, salata

1 kâse cacık

1 dilim tam buğday ekmeği…

 
Haber: Güneş Aksüs

Su tasarrufu nasıl yapılır?

Maddeler halinde su tasarrufu yapmanın yollarını açıklıyoruz!

Maddeler halinde su tasarrufu yapmanın yollarını açıklıyoruz!
Hem tasarruf etmek hem de çevreyi korumak adına su tasarrufu yapmamız gerek! İşte su tasarrufu yapmanın yolları…
 
Sebzeleri akan suda yıkamayın!
Sebzeleri elde değil su dolu bir kapta yıkayın. Bu daha az su tüketmenizi sağlar. 4 kişilik bir aile bu yöntemle, yılda 18 ton su tasarrufu yapmış olur.
 
Bulaşık makinesi kullanın
Bulaşığı elde yıkamanın daha pratik olduğunu düşünüyor olabilirsiniz ancak biriktirip makinede yıkamak hem çevreye hem cebinize çok daha faydalı. Bulaşıkları makinede yıkayan 4 kişilik bir aile yılda 40 ton su kurtarır.
 
Musluğu kapatın!
Dişlerinizi fırçalarken ve tıraş olurken suyu sürekli açık bırakırsanız; yılda 12 ton suyu boşa harcamış olursunuz. 4 kişilik bir aile, yılda “48 ton suyu” boşa harcamış olur.
 
Duşunuzu biraz daha hızlı alabilirsiniz
Bir insan 5 dakikalık duşta 60 litre su harcar, duşunuzu sadece “1 dk” erken bitirmek, 4 kişilik bir aile için yılda “18 ton su tasarrufu” yapmak demektir. 4 kişilik bir ailenin her bir ferdi, gereksiz yere günde 1 kere sifon çekerse: 1 yılda “16 ton” su boşa harcanmış olur.
 
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na bağlı Verimlilik Genel Müdürlüğü ise su tasarrufuna ilişkin şu önerilerde bulundu:
 
Su verimli musluk ve duş başlığı kullanın.
Yapılan aktivitede gerekmedikçe musluğu kapalı tutun.
Küveti doldurmak yerine 5 dakikadan kısa süren duşlar alın.
Düşük hazneli sifon kullanın ya da sifon haznesine su dolu şişe yerleştirin.
Meyve ve sebzeleri kap içinde yıkayın, sebze fırçası kullanın.
Kirli bulaşıkları makineye, yıkamak yerine çalkalayarak koyun.
Bulaşık ve çamaşır makinesinde yarım yük ayarını tercih edin.
Aracınızı hortumla değil kova suyuyla yıkayın.
Yüzme havuzlarını tam doldurmayın.
Bahçeyi yağmur suyuyla sulayın.

Lipoma nedir?

Yağ hücrelerinin aşırı büyümesi sonucu oluşan ve kanserli olmayan küçük kitleler tıp dilinde “lipoma” olarak adlandırılıyor. Lipomalar hakkında merak edilen her şey bu yazıda.

Yağ hücrelerinin aşırı büyümesi sonucu oluşan ve kanserli olmayan küçük kitleler tıp dilinde “lipoma” olarak adlandırılıyor. Lipomalar hakkında merak edilen her şey bu yazıda.
Genellikle ense, sırt, kollar ve bacaklarda ortaya çıkıp cildin altında bir yumru gibi ele gelen sertlikler, kişinin ilk anda paniğe kapılmasına neden olabiliyor. “Lipom” adı verilen bu yağ bezeleri genellikle kanserli dokular olmamasına karşın, büyüme hızlarına dikkat edilmesi gerekiyor. Bu kitlelerin elle sıkılıp çıkartılmaya çalışılması ise, bezenin büyümesine ve iltihaplanmaya neden olarak daha ciddi tablolara yol açabiliyor. Memorial Ankara Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’nden Prof. Dr. Erhan Reis, yağ bezeleri ve tedavisi hakkında bilgi verdi.
 
Hareketli ve yumuşak kitlelerdir
Vücutta sonradan oluşan ve fark edilen kitlelerin önemli bölümünü yağ bezeleri oluşturur. Bu bezeler vücutta en sık görülen yumuşak doku urlarıdır. Genellikle küçük, 1-3 cm çapında, cilt altına yerleşmiş lezyonlardır. Elle bastırılınca hareketli, yumuşak ve düzgün sınırlı kitlelerdir. Yıllarca benzer büyüklükte kalırlar, büyümeleri çok yavaştır.
 
40-60 yaş arası sık rastlanıyor
Yağ bezeleri çıktıkları bölgelerde tek veya çok sayıda olabilirler. Çok sayıda olanlar daha çok erkeklerde görülür. Vücudun her yerinde görülebilirlerse de daha çok ense, sırt, kollar, bacaklar ve gövde de ortaya çıkarlar. Yağ bezeleri cilt dışında kas içi, karın içi gibi vücudun çok farklı ve kişinin kendisinin fark edemeyeceği yerlerde de ortaya çıkabilir. Yağ bezelerine toplumda çok sık rastlanmakta olup nedenleri tam belli değildir. Kilo almanın doğrudan bir etkisi olmadığı düşünülmektedir, genetik faktörler sorumlu olabilir. Bazen o bölgenin maruz kaldığı küçük travmaların neden olabileceği de belirtilmektedir. Ayrıca vücutta sendrom denilen bazı spesifik hastalıkların bir arada bulunduğu durumlarda da cilt altında lipomlar gelişir.
 
Hızlı büyüyor, hareket ettirilemiyor ve cildin derininde yer alıyor ise dikkat edilmeli
Yağ bezeleri genellikle kanser değildir ve çok nadir durumalar dışında kansere dönüşmezler. Kanser formaları genelde “liposarkom” adı verilen urlardır ki bu oluşumların tedavi yaklaşımı çok farklıdır. Yağ bezesinin takibinin çok iyi yapılması gerekmektedir. Kısa zamanda hızlı büyüme varsa, cilt altı değil de daha derin yerleşimli ise, sert ve hareket ettirilemeyen lezyonlarsa bunlar lipom olmayabilir ve vakit kaybedilmeden doktora başvurulması gerekmektedir. Başka bir lezyon çeşidi olma riskine karşı ultrasonografi, tomografi veya manyetik rezonans (MR) inceleme gerekebilir.
 
Yağ bezesini kendiniz çıkartmaya çalışmayın
Yağ bezelerinin çoğunun tedavi edilmesine gerek yoktur. Ancak yerleşim yerlerinden dolayı kozmetik soruna neden oluyorsa, ağrı yapıyorsa, boyutlarında hızlı artış varsa veya iltihap kapmışsa çıkarılmaları gerekir. Ancak yağ bezesi sıkılarak, delmeye çalışılarak tedavi edilemez. Bu durum lezyonun iltihaplanmasına ve büyümesine neden olabilir. Yağ bezesini çıkartma işlemi steril koşullarda ve hastane ortamında yapılmalıdır. Bu işlem istisnai durumlar dışında lokal anestezi ile yapılıp, hastanın hastaneye yatmasını gerektirmez. Cerrahi müdahale, o bölgenin uyuşturulmasını takiben küçük bir kesi yapılıp kitlenin kapsülüyle beraber çıkartılması ile gerçekleştirilir.
 

 
Lipoma nedir?
Lipoma, vücuttaki yağ hücrelerinin aşırı şekilde büyümeleri sonucu oluşan iyi huylu kitlelerdir. Lipoma, vücutta yağ hücrelerinin olduğu herhangi bir yerde görülebilir. Halk arasında bazen ‘yağ bezesi’ olarak da adlandırılırlar.
 
Lipomalar kimlerde oluşur?
Lipomalar, oldukça yaygındır. Her 100 kişiden yaklaşık 1’inde lipoma oluşumu görülür. Ne sebeple oluştuklarını tam olarak bilmiyoruz; ancak bazı insanlarda, kalıtsal olarak alınan kusurlu bir gen lipoma oluşumuna sebep olabiliyor. Bu duruma, familyal çoklu lipomatoz adı veriliyor ve bu sorun, pek de yaygın değil. Bu soruna sahip insanların vücutlarında, birden fazla sayıda lipoma görülebiliyor. Lipoma sayısı değişiyor; ancak birkaç adet ya da çok daha fazlası oluşabiliyor.
 
Lipoma semptomları nelerdir?
Lipomalar, genelde hemen cildin altındadırlar ve dokunulduğunda, oldukça yumuşak hissettirirler. Genellikle kubbe şeklindedirler. Lipomaların çoğu, herhangi bir acıya ya da farklı semptomlara sebep olmaz. Ancak bu durum, lipomanın vücudunuzun neresinde olduğuna bağlıdır. Vücudunuzun derinlerindeyse eğer, görmeniz ya da dokunmanız mümkün değil. Ancak bu şekildeki lipomalar, organlarınıza ya da sinirlerinize baskı yaparak semptom görülmesine yol açabilir. Örneğin bir lipoma, bağırsakları etkileyerek tıkanıklığa sebep olabilir. Böyle bir durumda kabızlık sonucu hastalanabilirsiniz.
 
Lipoma teşhisi nasıl yapılır?
Teşhis yapmak adına, doktorunuz kitleye bakmaya ve onu hissetmeye çalışacaktır. Çoğu vakada, doktorunuz, lipomayı bu şekilde kolaylıkla tanıyabilir ve teşhis edebilir. Bazen bölgede ultrason taramasına ihtiyaç duyulabilir. Doktorlar, nadir de olsa, bir kitlenin lipoma olup olmadığını anlayamayabilirler. Lipomalar, kötü huylu (kanserli) tümörlerle – liposarkomlarla – karıştırılabilirler. Doktorunuz, bu lipomayı almanın ya da kesin tanı için biyopsi yapmanın en doğru yol olduğuna karar verebilir.
 
Nasıl bir tedavi gerekli?
 
Genellikle lipomaları almaya gerek olmaz. Ancak bazı vakalarda, hasta ya da doktor, lipomayı aldırmayı isteyebilir; çünkü:
 
Doktorunuz, kitlenin lipoma olup olmadığından emin olmak istiyordur.

 
Lipomanız büyüktür ya da büyümeye devam ediyordur.

 
Lipomanız, örneğin bir sinire baskı uygulayarak ya da bağırsakta tıkanıklığa yol açarak semptomlara sebep oluyordur.

 
Kozmetik nedenlerden dolayı, lipomanızı aldırmayı istemeyebilirsiniz; ancak bazı insanlar, lipomalarını aldırmayı tercih ediyorlar. Derinin altındaki bir lipomayı aldırmak için genelde lokal anestezi ile birlikte küçük bir operasyon gerekiyor. Yara iyileştiğinde, hafif bir yara izi kalabilir.
 
Lipomalar kansere dönüşebilir mi?
Lipomalar, kanser değildir. Yağ hücrelerinin kanserli tümörlerine liposarkom adı verilir. Bunlar, yumuşak doku sarkomlarının bir çeşididir. Çoğu vakada, lipomalardan kaynaklanmazlar. Lipomaların kanserli sarkomlara dönüşmesi, oldukça nadir görülür. Ancak lipomanız herhangi bir şekilde değişir ya da yeni kitleler belirirse, doktorunuza danışmanız gerekir.
 
Lipomalar için doğal tedavi yöntemleri
Evde hazırlanan ilaçlar ve beslenme alışkanlıklarındaki değişimler, bir lipomayıya da yağ birikintisini küçültme açısından etkili bir tedavi planı olabilir. Lipomalar için ev tedavileri, elma sirkesi, baharatlı zerdeçal ve dulavratotu kökü içermektedir. Beslenme düzeninde, soyadan ya da katkı maddeleri ve yapay tatlandırıcılar içeren gıdalardan uzak durmak gibi değişimler yapmak da oldukça yararlıdır.
 
1. Elma sirkesi
Elma sirkesi, lipomalar için basit bir tedavidir. Bir bardak suya 1-3 çay kaşığı ham, organik elma sirkesi katın ve bunu günde 1-3 kez için. Az miktarla başlayın ve zaman geçtikçe miktarı artırarak kendinize uygun dozu bulun.
 
2. Zerdeçal ve karahindiba
Karaciğer ve kan arındırıcı şifalı bitkiler, lipomaların küçültülmesinde daima yararlı olmuştur. Kök zerdeçal ve karahindiba kökü de bu özellikleri nedeniyle lipoma tedavisi için öneriliyor. Bu malzemeleri, beslenme düzeninize eklemeniz oldukça kolay.
Karahindiba kökü, kapsül formunda bulunabiliyor. En az bir ay boyunca, günde iki kez, yemeklerle birlikte 4 kapsül tüketin.
Zerdeçal, birçok problem açısından yaygın bir çözümdür; aynı şekilde kapsül formunda kullanılabilir ya da bir bardak süte ya da suya 1 çay kaşığı katılarak günde 1-2 kez tüketilebilir.
Arındırıcı bitkiler kullandığınızda, daima bolca su içtiğinizden emin olun ki vücudunuz toksinleri kolaylıkla atabilsin. Lipomanın sebepleri ile ilgili bir teoriye göre, bu yağ birikintileri toksinlerden kaynaklanıyor; dolayısıyla arındırıcı bitkiler, iyi birer seçenek.
Zerdeçal aynı zamanda lokal olarak da kullanılabilir. Zerdeçalı, hindistancevizi yağına ya da hintyağına katıp geceleri bölgeye sürerek uygulayabilirsiniz. ½ çay kaşığı zerdeçal tozunu, 1 yemek kaşığı taşıyıcı bir yağa ekleyin. Zerdeçal, cildinizi ve giysilerinizi lekeleyecektir, bu nedenle dikkatli olmakta fayda var.
 
3. Beslenme düzeninde değişiklikler
Birçok sağlık sorununda olduğu gibi, diyet, durumu kötüleştirebilir de, tamamen çözebilir de. Kronik sağlık sorunları ile uğraşan kişiler, genelde yapay tatlandırıcılardan, şekerden ve işlenmiş gıdalardan uzak duruyorlar zaten; ancak lipomalarla uğraşan kişilerin düşünmeleri gereken birkaç şey daha var. Örneğin soya ile lipomalar arasında bir bağlantı var gibi görünüyor. Süt ürünleri de – özellikle dondurma – bazı insanlarda lipoma oluşumunu artırıyor.
 
4.Hintyağı
Hintyağı, farklı oluşumların yok edilmesinde etkilidir. Yatmadan önce, hintyağı ile lipomaların olduğu bölgelere masaj yapın. Hintyağı, oldukça kaygandır; bu yüzden bu tedaviyi uygularken eski pijamalar ve çarşaflar kullanın.
 
5. DMSO
DMSO (dimetilsülfoksit), lipomalar için kullanabileceğiniz bir başka doğal lokal tedavi yöntemidir. DMSO’yu, temiz cildinize, temiz ellerle uygulayın. DMSO, çözücü bir maddedir. Kullanırken, giysilerinizde ve cildinizde kimyasal olmamasına dikkat edin; çünkü DMSO, kimyasalları cildinize taşıyabilir.
 
6. İyot
Lipomalar için iyot da kullanılabilir. Lipomalarınıza, kulak çubuğu kullanarak, günde iki kez iyot sürün.
 
Lipomalar için aromaterapik yağlar
Esansiyel yağlar, lipoma tedavisinde kullanılabilecek en hoş yöntemlerdendir. Esansiyel yağlar, oldukça konsantre, doğal ilaçlardır ve çoğunluğu harika kokarlar. Lokal kullanım için seyreltilmeleri gerekir.
Adaçayı, çay ağacı ve günlük ağacı yağları, lipomalar için kullanılan esansiyel yağlardandır. Her birinden ½ çay kaşığı kadarını, 1 yemek kaşığı taşıyıcı bir yağa (hindistancevizi yağı ya da hintyağı gibi) ekleyin ve günde iki kez lipoma üzerine uygulayın.
 
Lipomanın tedavisi ne kadar sürer?
Lipomaların küçülüp yok olmaları vakit alabildiğinden, ilaç tercihinize en az bir ay boyunca sadık kalın. Herhangi bir değişim görmüyorsanız, ilacınıza başka bir tedavi planı eklemeyi ya da farklı bir ilaç denemeyi düşünün. He insan farklıdır; dolayısıyla bir kişide işe yarayan tedavi, herkes için çözüm olmayabilir. Ancak pes etmeyin. Lipomalar için tek çarenin sıklıkla ameliyat olduğu düşünülse de, insanlar çok farklı hikâyeler anlatıyorlar; ancak hikâyeleri çoğunlukla, ilaçlarını haftalar ve hatta aylar boyunca sabırla kullanmalarını içeriyor.
 
 

Çocuk istismarına karşı ‘Koruyan Kurdele Seferberliği’

Çocuk haklarını destekleyen dokuz dernek ve vakıf, çocuk istismarına karşı ‘Koruyan Kurdele Seferberliği’ başlatma çağrısı yaptı.

Çocuk haklarını destekleyen dokuz dernek ve vakıf, çocuk istismarına karşı ‘Koruyan Kurdele Seferberliği’ başlatma çağrısı yaptı.
Çocuk Hakları Platformu ile aralarında Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı (KORUNCUK), Bebek Ruh Sağlığı Derneği’nin de olduğu dokuz dernek ve vakıf çocukların maruz kaldığı cinsel istismar suçlarına karşı toplumsal seferberlik çağrısı yaptı. ‘Koruyan Kurdele Seferberliği’ adındaki projeyle her yaştan çocuğa cinsel istismardan korunmaları için eğitim verilmesi öneriliyor.
 
İlk dört hafta ‘kendini koruma’ eğitimi
İköğretim birinci sınıfta ilk dört hafta çocuklara cinsel istismara karşı durma ve kendini koruma eğitiminin rehber öğretmen ve sınıf öğretmeni tarafından verilmesi öngörülüyor. Kreşlerde ve ilköğretim birinci sınıfta bu eğitimleri alan çocuklara öğretmenleri tarafından ‘Koruyan Kurdeleleri’nin törenle takılması isteniyor. ‘Koruyan Kurdele’ ise çocuğun cinsel istismardan korunma eğitimini aldığını ve kendisini korumayı öğrendiğini temsil edecek. Çocukları, ailelerini ve toplumu teşvik edecek bir simge olacak.
 
Devlet politikası olmalı
Öğretmenler ve çocuğa yakın olan bütün görevlilerin cinsel istismar konusunda eğitilmesi gerektiği belirtilen seferberlik çağrısıyla ilgili konuşan Aile Hukuku Derneği ve Çocuk Hakları Platformu Hukuk Komitesi Başkanı Prof. Dr. B. Bahadır Erdem, şunları söyledi: “Çocuklara karşı cinsel istismar suçlarında sadece cezaların arttırılması çare değil. Çocuklara, herhangi bir şekilde cinsel istismara uğramadan kendilerini korumayı öğretmemiz gerekiyor. Bunu ancak eğitimle sağlayabiliriz. Bu çağrının amacı devlet eliyle çocuklara cinsel istismardan korunmayı öğretmek. Cinsel istismar vakaları önlenmesi gereken ve kimsenin gözünü kapatamayacağı bir durumda. Bir olay oluyor, gündeme geliyor, sonra unutuluyor. Kanun değişikliği olacak dendi ama herhangi bir değişiklik olmadı. Eskiden öğretmenler okumayı öğrenenlere kırmızı kurdele takardı. Çocuklar ne yaptığını bilir ve bununla gurur duyardı. Cinsel istismara karşı kendilerini korumayı, itiraz etmeyi, güvenli alana geçmeyi öğrenen çocuklara öğretmeni turuncu, koruyucu kurdele taksın istiyoruz. Biz Çocuk Hakları Platformu ve seferberliğe imza atan dernekler olarak hem yaşlarına uygun olarak çocuklara hem de eğitimcilere eğitim vermeye hazırız. Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere siyasi parti liderlerinin, kanaat önderlerinin, ailelerin, sanatçıların destek olmasını istiyoruz. Çocuk istismarı diye bir şey kalmayıncaya kadar bunun devlet politikası olması gerekir.”
 
Çocuklarımızın maruz kaldığı cinsel istismar suçlarına karşı  toplumsal seferberlik çağrısı
Çocuklarımıza karşı işlenen cinsel istismar suçlarını önlemek devletin hukuki ve ahlaki sorumluluğudur.
Toplum olarak görevimiz çocuklarımızı cinsel istismara uğramadan korumak istismara karşı konuşmayı öğretmektir.

 
Öğretmenler ve çocuğa yakın olup da ona hizmet eden bütün görevliler cinsel istismar konusunda eğitilmelidir.

 
Bu suçu önlemenin en önemli yolarından biri çocuklarımızı cinsel istismar suçlarına karşı eğitmektir.

 
Çocuklarımıza okullarda cinsel istismara karşı koymayı, “Hayır” diye haykırmayı, güvenli kişi ve alana doğru uzaklaşmasını öğretmeliyiz.

 
Cinsel istismara karşı durma eğitimi, aile içinde ve okul öncesi eğitim kurumlarında uzman rehber öğretmen ve pedagoglarca verilmelidir.

 
İlköğretim 1. sınıfta ilk dört hafta çocuklara cinsel istismara karşı durma ve kendini koruma eğitimi, rehber öğretmen ve sınıf öğretmeni tarafından verilmelidir.

 
Yuvada ve ilköğretim 1. sınıfta cinsel istismardan korunma eğitimi alan çocuklara, öğretmenleri Koruyan Kurdelelerini törenle takmalıdırlar.

 
Koruyan Kurdele çocuğun cinsel istismardan korunma eğitimini aldığını ve kendisini korumayı öğrendiğini temsil eden, çocukları, ailelerini ve toplumu teşvik edici simgedir.

 
Devletimizi ve Milletimizi, ülkemizin yarınları çocuklarımıza cinsel istismardan korunma eğitimi vermeye, cinsel istismara dur demeye ve Koruyan Kurdelelerini takmaya çağırıyoruz.
 
Koruyan Kurdele Seferberliği’ni destekleyen dernekler:
Aile Hukuku Derneği
Bebek Ruh Sağlığı Derneği
Bütün Çocuklar Bizim Derneği
Çift ve Aile Terapileri Derneği (ÇATED)
İstanbul Koruyucu Aile Derneği
Koruyucu Aile, Evlat Edindirme Derneği (KOREV)
Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı
Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı(KORUNCUK)
Uluslararası Kadınlar Dayanışma Derneği

 

Baş ucunuza bir defter koyun…

Aklınızda dönüp duran ve sizi bir türlü rahat bırakmayan düşünceleriniz mi var? O zaman onları yazacak bir defter edinin, baş ucunuza koyun ve yazın.

Aklınızda dönüp duran ve sizi bir türlü rahat bırakmayan düşünceleriniz mi var? O zaman onları yazacak bir defter edinin, baş ucunuza koyun ve yazın.
İnsan ilişkilerinin kısıtlandığı, dışarı çıkamadığımız ve hayata mesafeli durduğumuz zor bir dönemden geçiyoruz. Koronavirüs sosyal ilişkilerimizi elimizden aldığı gibi psikolojimizi de sınıyor. Aklımızda dolaşan sıkıntılara, kaygılara ve strese karşı, çok eskide kalmış bir alışkanlığın son derece faydalı olabileceğini düşünmüş müydünüz? Başucunuza bir defter koyun ve yatmadan önce birkaç satırla içinizi dökün. İlk gençlik yıllarının vazgeçilmezlerinden olan günlük tutmaktan ve “Sevgili Günlük” diye başlayan, günü anlatan yazılardan bahsetmiyoruz. Bu defter bir günlük değil, çok daha fazlası. Mürekkebin icadından beri insanlar kağıdın üzerine düşüncelerini dökmüşlerdir. Psikolojik olarak zihni boşaltan bu işlem kaygı seviyesini azaltır, korkuyu kontrol etmemize yardımcı olur, negatif düşüncelerden kurtulmamızı sağlar ve düşünceleri temizlemenin mükemmel bir yoludur.
 
Uyku sorununu çözebilir
Deftere yazmak için gece yatmadan önceki saatleri seçmek, aşırı düşünce ve kaygı nedeniyle oluşabilen uyku bozukluklarını çözmenin çok etkili bir yoludur. Hemen hepimiz düşüncelerimizi her yere yanımızda götürürüz. Ancak uyumadan önce kendi zihnimizle baş başa kaldığımız saatler o düşüncelerden de kaçmamızın mümkün olmadığı zamanlardır. Gün içinde işle, evle, çocuklarla, egzersizle ve türlü şekillerde kendimizi meşgul ederek bir kenara ittiğimiz düşüncelerimiz, uykudan hemen önce köşelerinden çıkarlar. Bu da uyku sorunlarının en başta gelen nedenlerinden biridir.
 
Yapmalıyım
Işıkları kapattığımızda zihnimizde yapmamız gereken önemli işlerin bir listesi belirir.
Faturaları ödemeliyim.
Şu kişiyi aramalıyım.
Şuraya yazmalıyım.
Cuma günü şunu yapacağım.
Şunu yapmayı unuttum.
Bu maddeleri yazıp defteri kapatmak, hepsinin zihninizden çıkması anlamına gelir ve listenin baskısını hissetmeden uykuya geçebilirsiniz.
 
Günü kapatın
Dün, bugün ve yarın birbirlerinden ayrı zaman dilimleridir. Bunların arasındaki çizgiyi ise zihnimiz çizer. Sabah uyandığınızda bunun yeni bir gün olduğunu unutmak, dünün yükünü taşımak son derece ağırdır. Bu nedenle de başucundaki deftere birkaç kelime ve satır yazarak bir önceki günü kapatmak, anı yaşadığımızın farkına varmamızı sağlar. Geçmişi de sırtımızda taşımaktan kurtulabiliriz.
 
Günü açın
Sadece yatmadan önce değil, uyandığınızda da rüyalarınızı kaydetmek için. Julia Cameron’un sabah sayfaları dediği, meditatif yazma uygulamasını hayata geçirmek için baş ucuna koyacağınız bir küçük defter ve kalem yeter. Julia Cameron bu uygulama için “beyin sızması” diyor. Aklınızda dönüp duran ve genellikle bir yere varmadan kendini tekrar eden türlü düşünce için sabah uyandığınızda, hatta tam ayılmadan yazmaya başlayarak 3 sayfa durmadan yazabilirsiniz. Bunun içinizde sandürcüyü susturması, zihninizin akışını berraklaştırması ve içinizdeki sanatçıyı uyandırması ihtimali de var.
 

 
Başka nasıl kullanılır?
Defteri, var olan tüm negatif duygulardan ve yüklerden arınabileceğiniz bir yer olarak düşünebilirsiniz. Düşüncelerinizi ve duygularınızı olduğu gibi dökebilir, hayallerinizi anlatabilirsiniz. Başucunuzdaki defter, uyku öncesinde aklınızda biriken ve rahatsız eden düşüncelerden kurtulmak, yatağın içinde sağa sola dönerek uyumaya çalışmak yerine kağıda yazıp unutmak için tasarlanmış bir araç.
 
Başucundaki deftere neler yazılabilir?
* Ertesi gün yapılacak işler listesi.
* Bugün yapılan işler
* Unut gitsin!
* Bugünün en güzel anı
* Bugünden geriye ne kaldı?
* Ya da o gün içinden özellikle aklınızda dönüp duran herhangi bir konu varsa, onunla ilgili kendinizi yargılamadan, çekinmeden, saçma ya da ayıp demeden ne varsa yazabilirsiniz.
 
Defterinizi başkasının okumayacağını bilmek ve hatta sizin de dönüp okumamanız, sansürsüzce yazmanıza yardımcı olur.
 
Basit tutun
Düşüncelerimiz, bizim onları yazma hızımızdan çok daha hızlı akar. Her birine yetişmek tahmin ettiğimizden çok daha zordur. Bir düşünce ne kadar ağır ve ne kadar zihninizde yer kaplıyorsa o kadar fazla kelime kullanılarak dökülür. Ancak bazıları sadece kelimelerle atılabilir. Zamanınızı siz belirleyin, basit tutun ve sadece kelime ise de sadece bir kelime olsun.
 
Defter şart mı? Ya teknoloji?
Kağıt ve kalem ile yazmanın psikolojik olarak insanı rahatlatan bir etkisi bulunuyor. Özellikle düşünceleri kağıdın üzerinde gördüğümüzde beynimiz bunların artık unutulabileceğini çünkü kayıt altına alındıklarını düşünüyor. Aynı durum elbette cep telefonunun not defteri için de geçerli. Tabletiniz ve bilgisayarınızda günlük tutabilirsiniz. Başucundaki defterin simgesel bir kavram olduğunu unutmayın. Sadece zihni temizlemek, uykuya hazırlamak ve bir önceki günün stresini atmak için kullanıyoruz, kağıt ya da klavye kullanılması arasında elbette bir fark olmayacak.
 
Çok fazla vakit harcamayın
Bu egzersizin basit tutulması, kısa sürmesi ve defterin (ya da tabletin) kapanması, amacına ulaşması için önemli adımlar. Düşüncelerinizden kurtulmak için hepsini yazabilirsiniz, ancak notlarınızı kısa tutarak 5 dakika kadar bir sürede günlüğü bitirip kapatmak, amacına ulaşması açısından daha önemli. Çünkü amaç güzel bir uyku çekip daha hafif bir sabaha uyanmak…
 

Kesmeye kıyamayacağınız ağaçlar!

Eminiz siz de bu ormanlarda yürümek isterdiniz! Ama ağaç sevmeyenlerdenseniz bu ormanların koruma altında olduğunu unutmayın.

Beyaz Karpat, Çek Cumhuriyeti


Japonya’da Bir Sonbahar Yolu, Kyoto


Sonbahar yolu


Pamuk Ağaç Geçidi, Tayvan


Karanlık Engel, İrlanda


Sonbaharda Orman Yolu


Almanya’da Orman Trail, Bavyera


Jacaranda Ağaç Geçidi


Migliarino San Rossore Park Yolu, Pisa, İtalya


Mount Rainier, Washington, ABD


Padley Gorge, Peak, İngiltere


Bahar ayında kiraz ağaçları altında yürüyüş yolu


İngiltere’de Halnaker Yeldeğirmeni yolu, Sussex


Rhododendron Ladin Yolu, Rogers Dağı, Virginia, ABD


Rhododendron Tüneli, Reenagross Park, İrlanda


Rus Orman Yolu


Köpek Dağı, Washington, ABD


Hallerbos ormanı, Belçika


Spencer Smith Parkı, Burlington, Ontario, Kanada


Woodburn, Oregon, ABD


Hollanda’da bahar yolu


Taiping Dağ Yolu, Tayvan


Aşk Tüneli, Ukrayna


Kış Orman Yolu, Çek Cumhuriyeti


Campigna Milli Parkı, İtalya


Wisteria Çiçek Tüneli Yolu, Japonya