Dünyanın en büyük karavanı Bodrum’da üretildi

Dünyanın en büyük karavanı Bodrum’da üretildi

Bodrum Ortakent-Yahşi Mahallesindeki hangarda Proje Yapım Şirketi tarafından Türk mühendis ve işçileri Dünyanın tam donanımlı ilk mobil hastane ve ambulans otobüsünü yurt dışına ihraç etmesinin ardından bu defa yine Türk mühendis ve işçileri tarafından yüzde 100 yerli olan dünyanın en büyük karavanı üretildi. 105 metrekare net kullanım alanına kadar büyüyen mega karavan lüks bir villadan farksız.

Kategorisinde dünyanın en büyük karavanı olarak literatüre geçen mega karavan, Bodrum Ortakent-Yahşi Mahallesindeki Proje Yapım Şirketi’nin hangarında gerçekleştirilen tanıtım toplantısına Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras, Bodrumspor Kulüp Başkanı Rıza Karakaya ve çok sayıda davetli katıldı.

105 metre net kullanım alanına sahip

Dünyanın en büyük karavanı 13.60 metre uzunluğundaki bir treyler üzerine inşa edildi. Karavan çift tarafından genişleyerek 105 metrekare net kullanım alanına ve 10 metre genişliğe ulaşabiliyor. Bir tır çekicisi ile çekilen taşınan mega karavan, kategorisinde dünyanın en geniş kullanım alanına sahip karavan olma özelliğine sahip.

Yürüyen villa

Mega karavanda 4 ayrı yatak odası, Amerikan mutfaklı büyük bir salon, yatak odası ve salonların dışında 2 ayrı banyo ve 2 tuvalet, bir çamaşır odası ve kiler yer alıyor. Mega karavanın önemli özelliklerinden birisi de ön kısmında cam balkondan girilen 15 metrekare veranda inşa edildi. Yarım saatte açılıp kapanma özelliğine sahip mega karavanın sıcak su tertibatı ve 5 ayrı klima ile ısıtma ve soğutma üniteleri bulunuyor.

Yüzde 100 yerli ve milli

Bulgar bir iş adamı tarafından Proje Yapım şirketine sipariş verilen ve kategorisinde dünyanın en büyük mega karavanı Türk mühendisler ve işçiler tarafından yüzde 100 yerli üretim olması ile de dikkat çekiyor. Yurt dışına ihraç edilecek mega karavan ile ilgili Avrupa, Arap Yarımadası ve ABD’den de çok büyük talep geldiği açıklandı.

“Bodrum için sağlık, eğitim ve turizm amaçlı araçlar üreteceğiz”

Daha önce dünyanın en büyük ambulans otobüsünün açılışını yaptıklarını belirten Proje Yapım Şirketi Müdürü Gökhan Şen, “Şimdi burada yine kendi klasmanında dünyanın en büyük karavanının basın tanıtımını yapıyoruz. Bu seriler böyle gidecek. Bundan sonraki hedefimiz ise Bodrum için, Bodrum’da kullanılmak üzere daha değişik, daha kompakt eğitim olsun, sağlık olsun, turizm olsun bu yönde araçlar üretmeye ağırlık vereceğiz” dedi.

Avrupa, Arap Yarımadası ve ABD’den talepler arttı

Proje Yapım Şirketi Müdürü Gökhan Şen, dünyanın birçok ülkesinden mega karavan ve değişik versiyonları ile ilgili taleplerin geldiğini belirterek, “Bu karavan Türkiye’de Türk işçileri ile yapılmış segmentinde dünyada bir ilktir. Treyler dorsesi üzerine 10 metre genişleyebilen, 4 oda, bir salon, açıldığı zaman 105 metrekare olabilen bu karavan Türk otomotiv sektörünün, yerli otomobil üretmeyi düşündüğümüz şu günlerde başardığı önemli bir konudur. Tamamen yurt dışına ihraç edilecek olan bu araç ilk etapta Yunanistan ve Bulgaristan ülkelerine gidecek. Ama Arap Yarımadasından, Avrupa ve Amerika’ya kadar çok geniş coğrafyada talepler var. Bu karavanın farklı versiyonları da bizden isteniyor. Mobil hastane olarak, mobil komuta merkezi olarak çeşitli versiyonları ile ilgili de talepler var. Bu mega karavan segmentinde dünyanın en büyüğü. Açıldığı zaman genişleme açısından dünyanın en büyük karavanıdır. 4 oda bir salondan oluşmaktadır. İçerisinde 2 tuvalet ve banyo, 2 kiler, 5 ayrı noktadan iklimlendirme sıcak su ve verandaya kadar her şey düşünülmüştür. Umarız bunun çok daha ileri noktalarında Türkiye otomotiv sektörüne bir lokomotif olur. Ülkemiz ihracında çok başarılı işler bu ve bu tip karavanlarla devam eder” dedi.

“Bodrum’dan dünyaya duyurulması bizim için çok önemli”

Bodrum’un sadece bir turizm destinasayonu olmadığını savunduklarını belirten Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras, “Bodrum’da başka işler de yapılmak zorunda. Her şeyi turizme bağlayamayız. Turizm çok hassas bir bebek gibi en küçük bir olaydan etkilenen bir sektör durumuna geldi. Bodrum’dan Türkiye ve dünyaya duyurulan bu işler çok önemli bizim için. Ben Gökhan Bey’in daha önce yaptığı otobüs projesinde de burada bulunmuştum. Bodrum’dan hiçbir arkadaşımın Bodrum’da ben şunu üreteyim de dünyaya satayım dediğini duymamıştım. Bu bir ilk. Tabi ki biz yaklaşık 300 yıllık ahşap yat imalatı sektörümüzü ayrı tutuyorum. Bu zaten bizim geleneğimizdir. Ama sanayi noktasında Bodrum’da bir ürünün bu şekilde düşünülerek, planlanarak ve tasarlanarak dünyaya satılması önceki ambulans otobüs Suudi Arabistan’a gitmişti. Bu da satılmış zaten ve Bulgaristan’a gidiyor. Bence çok önemli bir atılım” dedi.

Konuşmaların ardından dünyanın en büyük mega karavanı Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras ve davetliler tarafından gezildi.

Bekir Tosun

‘Çocuğunuzun yanlış ve kalitesiz beslenmesine izin vermeyin’

‘Çocuğunuzun yanlış ve kalitesiz beslenmesine izin vermeyin’

Beslenme ve Diyet Uzmanı Elif Karacanoğlu, çocukların beslenme çantalarına konulması gereken yiyecekler hakkında bilgi verdi.

Hisar Intercontinental Hospital Beslenme ve Diyet Uzmanı Elif Karacanoğlu, çocukların beslenme çantalarına konulması gereken yiyecekler hakkında bilgi verdi. Okula yeni başlayan ya da ilk yıllarında olan çocukların beslenme çantalarına konulan yiyeceklerin büyük önem taşıdığını belirten Dyt. Karacanoğlu, beslenme çantalarına konulan kalitesiz yiyeceklerin çocuğun gelişimini ve okul yaşamını da olumsuz yönde etkileyebileceğini açıkladı.

Karacanoğlu, çocuk gelişiminin sağlıklı olmasını için dikkat edilmesi gerekenleri şöyle sıraladı;

Süt, yoğurt, peynir gibi besinlerden zengin olan bir kahvaltı sofrası kurun.

Çocuğunuzu okula kahvaltı etmeden göndermeyin. Mümkün olduğunca evden beslenme çantası hazırlayın.
Kantinden alışveriş yapmaya alıştırmayın.

Beslenme çantasında mutlaka fındık, ceviz, badem gibi kuruyemişlere, kuru veya taze meyvelere yer verin.
Çabuk sıkılan bir çocuğunuz varsa meyveleri dilimleyerek hazırlayın.

Demir içeriği zengin, zeka gelişimine katkıda bulunan kuru üzümü, bağışıklık sistemini güçlendiren pek çok antioksidanı içeren yaban mersinini beslenme çantasından eksik etmeyin.

Konsantrasyon sağlayan, şekeri düzenleyen, obeziteyi önleyen, Omega 3 içeriğiyle bağışıklık sistemini güçlendiren cevizi mutlaka sevdirin.

Hazır meyve sularından ve gazlı içeceklerden kaçının. Hazır meyve suları şişmanlatmasının yanı sıra şeker hastalığına zemin hazırlar.

Renkli cam şişelerde veya çelik mataralarda taze sıkılmış meyve suyu, ayran ya da süt tüketmesini sağlayın.

ABD savaş gemisi ‘USS Porter’, Çanakkale Boğazı’ndan geçti

ABD savaş gemisi ‘USS Porter’, Çanakkale Boğazı’ndan geçti

Çanakkale Boğazı’ndan geçen ABD donanmasına ait 78 Borda numaralı güdümlü füze derstroyeri ‘USS Porter’, Marmara Denizi’ne doğru yol aldı.

Ege Denizi’nden bugün saat 07.00’da Çanakkale Boğazı’na giriş yapan ABD donanmasına ait 78 Borda numaralı güdümlü füze derstroyeri ‘USS Porter’, saat 08.15 sıralarında Çanakkale önlerinde oldu. 36 Millik Çanakkale Boğazı geçişi sırasında Sahil Güvenlik Botunun refakat ettiği gemi Marmara denizine yol aldı.

Cenk İşver

 

Vatan sevgilerini kağıda döken öğrenciler ödüllerini aldı

Vatan sevgilerini kağıda döken öğrenciler ödüllerini aldı

Radyo Güven Müdürlüğü tarafından 21-25 Aralık Şehitler Haftası’nda milli bilinci güçlendirmek amacıyla düzenlenen “Rumların Soykırım Saldırısına Karşı Kıbrıs’ta Türk Halkının Varoluş Mücadelesi” konulu şiir ve kompozisyon yarışmasında, Yakın Doğu Koleji kompozisyon dalında birincilik ödülünün sahibi oldu.

Radyo Güven Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen yarışma finalinin “Kompozisyon” kategorisinde Yakın Doğu Koleji 10 YKS öğrencisi Salih Kerem Ertürk, “Varoluş Mücadelesi” isimli kompozisyonuyla seçici kurul tarafından birinciliğe layık görüldü. Ertürk, birincilik ödülü olarak dizüstü bilgisayarla ödüllendirildi.

Vatan sevgisini en iyi şekilde ifade etti

Salih Kerem Ertürk’ün elde ettiği birincilikle ilgili konuşan Yakın Doğu Koleji Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenlerinden Hakan Kaplan, “Öğrencimizin yazdığı kompozisyonda vatan sevgisini en iyi şekilde ifade etti ve aynı duygularla okuyarak birinci geldi. Öğrencilerin çekilen acıları bilmeleri ve barışın önemini kavramaları açısından anlamlı bir derece elde etmiş olan öğrencimiz aynı zamanda ifade gücü, kelime hazinesini ortaya koyuş şekliyle de bizleri gururlandırmıştır. Öğrencimizi canı gönülden kutluyorum” dedi.

Adil Öksüz’ün Üsküdar’da saklandığı ev görüntülendi

Adil Öksüz’ün Üsküdar’da saklandığı ev görüntülendi

FETÖ’nün sözde TSK sorumlusu Adil Öksüz’ün, 15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından Ümraniye ve Üsküdar’da iki adreste iki hafta kadar saklandığı iddia edildi. Adil Öksüz’ün Üsküdar’da saklandığı iddia edilen ev görüntülendi.

15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından, FETÖ’nün sözde TSK sorumlusu Adil Öksüz’ün Ümraniye’de ve Üsküdar’da iki evde yaklaşık iki hafta kadar saklandığı iddia edildi. İddiaya göre, Ankara’da serbest bırakıldıktan sonra Sakarya’ya gelen Adil Öksüz, 19 Temmuz günü kayınbiraderi ve örgütün ileri gelen isimlerinden olan Ali Sami Yıldırım aracılığıyla İstanbul’a geldi. Adil Öksüz, ilk olarak Ümraniye Cumhuriyet Mahallesi Rıhtım Sokak’ta bir gaybubet evine yerleştirildi. Öksüz burada kaldığı bir haftalık süreçte sadece mahrem sorumlular Rüştü Karakaya ve Cihat Yıldız ile görüştü. Öksüz daha sonra Karakaya’nın kullandığı bir araç ile Üsküdar Zeynep Kamil’de Balcılar Yokuşu Sokak’ta bir eve yerleştirildi. Öksüz bu evde 5 Ağustos’a kadar saklandı. 5 Ağustos tarihinde Öksüz, Cihat Yıldız ile beraber Zafer Çay yönetimindeki otomobil ile 15 Temmuz Şehitler Köprüsü üzerinden Avrupa Yakası’na geçti.

FETÖ’nün sözde TSK sorumlusu Adil Öksüz’ün Üsküdar’da saklandığı iddia edilen ev görüntülendi.

Metin Başar
 

Metrobüs durağında kedi kurtarma operasyonu

Metrobüs durağında kedi kurtarma operasyonu

Zincirlikuyu metrobüs durağında bulunan asansörün boşluk bölümünde mahsur kalan kedi, itfaiyenin çalışmalarıyla kurtarıldı.

Zincirlikuyu metrobüs durağında dün akşam saatlerinde asansöre binen vatandaşlar bir kedi sesi duydu. Vatandaşlar durumu hemen güvenlik görevlilerine bildirdi. Yapılan araştırmada asansör boşluğunda bir yavru kedinin olduğu anlaşıldı.Olay yerine gelen itfaiye hemen duruma müdahale etti. Bu sırada asansör devre dışı kaldı. Yapılan çalışma sonrası yavru kedi kurtarılırken, bir kadın vatandaş yavru kediyi sahiplendi. Genç kadın, Bu kedi bu saatten sonra benim diyerek kediyle beraber duraktan ayrıldı.

İSTANBUL

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Libya açıklaması

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Libya açıklaması

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Ülkemizin ve milletimizin daha önceki mücadelelerine kulp takanlar şimdi de Akdeniz’deki hamlelerimizi itibarsız hale getirmenin gayreti içindeler. Türk askerinin çöllere gönderilmesinden, ülkemizin bataklığa saplanmasından söz edenlerin kendi zihinleri çölleşmiş, kendi gönülleri bataklık haline dönüşmüştür” dedi.

Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen engelli vatandaşların ve devlet korumasından yararlanmış gençlerin kamu kurumlarına yerleştirilmesi törenine katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’deki engelli memur sayısının kendilerinden önceki döneme göre yaklaşık 10 kat artarak 56 bin 500 kişiye ulaştığını belirtti. Erdoğan, “Bugün de her eğitim seviyesinden bin 304 engelli vatandaşımızı kamuda işe yerleştiriyoruz. Devlet korumasında yetişen gençlerimizden 2002’den bugüne kadar kamuya yerleştirdiklerimizin sayısı 29 bine ulaştı. Devlet olarak 17 yıllık görev sürecimizde hiçbir zaman engelli kardeşlerimize duyarsız olmadık, her zaman yanlarında olduk, olmaya devam edeceğiz. Bugün her eğitim seviyesinden bin 561 gencimizin daha atamasını gerçekleştiriyoruz” diye konuştu.

“Dünyanın en iyi sosyal güvenlik ve sağlık sistemini kurmamızın amacı da budur”

Bu ülkede yaşayan her birey gibi engellilere ve devlet korumasında yetişen gençlere sahip çıktıklarını, kendilerini en iyi geleceğe hazırlamaya çalıştıklarını söyleyen Erdoğan, “Geçmişte devlet ile millet arasındaki ilişkiler uzunca bir süre maalesef kopuk yürüdü. Tek parti döneminde insanına tepeden bakan, milleti hor, hakir gören jakoben bir anlayış hakim oldu. Çok partili siyasi hayata geçilirken milletimiz sadece değerlerine saygı duyan değil, aynı zamanda kendisine hak ettiği hizmetleri getiren bir yönetim anlayışının da özlemi içindeydi. Rahmetli Adnan Menderes ve ardından rahmetli Özal işte bu iki alanda birden yaptıkları reformlarla milletimizin gönlünü fethettiler. AK Parti’nin 17 yıllık iktidarındaki en büyük başarısı hem demokrasiyi geliştirmesi hem de kalkınmayı sağlamasıdır. Tabii kalkınma bu ülkenin vatandaşlarının her birini de kapsayınca anlamlı hale gelir. Ülkenin kaynakları eskiden olduğu gibi sadece bir avuç mutlu azınlığın emrine verildiğinde yapılan işin adı kalkınma değil adaletsizlik olur. Biz Türkiye’nin zenginliğini 81 vilayetin tamamına ve buralarda yaşayan her kesimden insanımızın istifadesine sunduk. Türkiye’yi büyütürken, üretimi artırırken, milli gelirimizi 3 kattan fazla yükseltirken, istihdam yelpazesini genişletirken tüm vatandaşlarımızı özellikle kucaklamaya gayret ettik. Dünyanın en iyi sosyal güvenlik ve sağlık sistemini kurmamızın amacı da budur. Ülkemizde devletin şefkat şemsiyesi dışında hiç kimsenin kalmaması için özel çaba gösterdik” şeklinde konuştu.

“Son 17 yılda tam 339 milyar liralık sosyal yardımda bulunduk”

Sosyal yardımlar için ayrılan yıllık bütçeyi 2 milyar liradan 55 milyar liraya çıkardıklarını söyleyen Erdoğan, “Son 17 yılda tam 339 milyar liralık sosyal yardımda bulunduk. Milli gelirimiz içindeki sosyal yardımların payını yüzde 0,3’ten yüzde 1,2 seviyesine yükselttik. Engelliler ve devlet korumasındaki çocuklar yanında kadınlara, yaşlılara, dul ve yetimlere, şehit yakınları ve gazilere ihtimam gösterdik. Türkiye büyüdükçe, güçlendikçe, zenginleştikçe ortaya çıkan değeri tüm vatandaşlarımıza yansıtmaya inşallah bundan sonra da devam edeceğiz. Engellilerimizin toplumsal hayatın her alanında olmalarını sağlamak için çok yönlü çalışmalar yürütüyoruz. Bunlardan ilki erişilebilirlik meselesidir. Bu çok önemli. Sağlık ve eğitim kurumları ile iş yerleri başta olmak üzere her alanındaki hizmetlerin engelli ve yaşlarımız açısından erişilebilir şekilde verilmesini özellikle istiyoruz, bunun başarılması lazım. Evinden çıkan bir engelli veya yaşlı kaldırımı ile yaya geçidi ile parkıyla bina girişi ile toplu taşıma aracı ile her bakımdan kolayca yararlanabileceği imkanlara sahip olmalıdır. Aynı şekilde bu vatandaşlarımız günümüzün vazgeçilmez araçları olarak bilgi ve iletişim teknolojilerinden faydalanma konusunda da hiçbir bariyerle bir defa karşılaşmamalıdır. 3 kişiye bir bilgisayar değil, birebir, hepsine bu bilgisayarı verebilmek, işte biz bunu başardık. Şüphesiz bunu sağlamanın yolu tüm hizmetleri engelli ve yaşlılarımız için erişilebilir olarak tasarlamaktan geçiyor. Şayet bir şehirde hala yollar, kaldırımlar, bina girişleri, asansörler, lavabolar, velhasıl hayatın her anında ihtiyaç duyulan unsurlar erişilebilir değilse orada ciddi bir eksiklik var demektir. Siz medeni olmaktan da bahsedemezsiniz. Belediyelerimiz başta olmak üzere bu konuda sorumluluk sahibi her kurumun artık bu gerçeği kabul etmesi ve buna uygun davranması şarttır. Bir belediyeci olarak, bunları yaşamış bir kardeşiniz olarak bunları söylüyorum. Çünkü İstanbul gibi bir şehirde belediye başkanlığı yapmak herhalde sıradan bir olay değil. Geldiğim zaman susuz bir İstanbul vardı, ama geldik elhamdülillah o konuyu çözdük, çöp dağlarından geçirmeyen bir İstanbul vardı, bunları kaldırdık ve Habitat’ın temizlik ödülünü verdiği bir İstanbul olduk. Çöp dağlarının patladığı ve 39 kardeşimizin çöp dağlarının altında kaldığı bir Ümraniye Belediyesini yaşadık. Solunumda hava kirliliği felaketti ve gazeteler maske dağıtıyordu, böyle bir İstanbul yaşadık. Hamdolsun bunlardan da kurtulduk. Artık Türkiye’yi 81 vilayetine doğalgazı taşımak suretiyle temiz hava ile karşı karşıya getirelim dedik, şu anda onu da başardık. Şimdi hedef, yarıdan fazlasını ulaştık ama tüm ilçelere de doğalgazı götürmek istiyoruz, hızla şu anda onun çalışmaları devam ediyor” şeklinde konuştu.

“Yeni yatırımlar erişilebilirlik esasına göre yapılmalı”

İstanbul’da açılışı yapılan TürkAkım projesine değinen Erdoğan, “Karadeniz’in altından altından Kıyıköy’e geçirmek suretiyle bizim üzerimizden doğalgaz Avrupa’ya gidecek. Türkiye’de de ihtiyacımızın artık büyük bir kısmını tamamlamış olacağız. Türkiye artık böyle bir ülke. Yeni yatırımlar erişilebilirlik esasına göre yapılmalı, eski bunların dönüşümleri süratle yapılmalıdır. Yeni bir hedef belirledik, 100 bin konutu TOKİ olarak yıllık inşa edeceğiz. Öyle konutlarımız var ki, dar sokaklar içinde yangın çıksa itfaiye bile oraya giremiyor, niye? Erişilebilir değil de onun için. Bu sürecin rastgele, plansız, programsız yürütülmesi de doğru değildir. Erişilebilirlik standartları belirlenmeli ve tüm kurumlar çalışmalarını buna göre yürütmelidir. Bu amaçla 2020 yılının erişilebilirlik yılı olarak ilan edilmesinde fayda görüyorum, hayırlı olsun. Yürütülecek projelerle hem fiziksel erişim hem dijital dönüşüm, en önemlisi de zihinsel dönüşüm yönünde gereken adımlar atılmalıdır. Zihinsel dönüşüm sağlanmazsa zaten burada bir sakatlık vardır. Bu sürecin Cumhurbaşkanı olarak takipçisi olacağımı ifade etmek istiyorum. Ailesi olmayan veya ailesinin yanında hayatını sürdürme imkanı kalmayan her bir çocuğumuza sahip çıkmak devlet olarak en başta gelen görevimizdir. Elbette esas olan çocuğun ailesinin yanında veya ona aynı hissi yaşatacak bir ailenin yanında büyümesidir. Çünkü eskiden yaygın şekilde rastladığımız yurt tipi binalarda ve sadece kamu görevlilerinin gözetiminde çocuk yetiştirilmesi pek mümkün olmuyor. Bu amaçla iktidara geldiğimiz yıldan itibaren devlet korumasındaki çocuklara ilgili sistemi baştan sona değiştirdik. Yurt tipi binaları terk ederek aile ve mahalle sıcaklığı içinde hayatlarını sürdürebilecekleri yeni bir sisteme geçtik. Maddi durumu iyi olmadığı için devlet gözetimine verilen çocukları kendi ortamlarında ekonomik ve sosyal olarak destekledik. Halihazırda 128 binin üzerinde çocuğun bu şekilde kendi aileleri yanında yetişmelerini sağlıyoruz. Kimsesi olmayan çocuklar için koruyucu aile sistemini yaygınlaştırdık. Bunu yaparken kardeşleri ayırmamaya da itina gösterdik. Halen 6 bine yakın koruyucu aile 7 bin 259 çocuğumuza sahip çıkıyor” ifadelerini kullandı.

Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen törende konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, aile kurumunun milli varlığın belkemiği olduğunu ifade etti. Büyük ve güçlü Türkiye hedefine ulaşmanın yolunun aile kurumunu sağlam bir şekilde ayakta tutmak olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Aksi takdirde tıpkı omurgası çökmüş bedenin felç olması gibi aile kurumu dağılmış bir toplumun da yerle yeksan olması kaçınılmaz. Bugün batı toplumlarını bekleyen en büyük tehdit budur. Batı çöküyor. Niye? Aile diye bir kavram buralarda kalmamış. Aile kurumu dağıldığında nüfusta azalmaya başlıyor. Niye ben en az 3 çocuk diyorum. Bunu dememin sebebi, güçlü milletler güçlü ailelerden oluşur. Güçlü aileler kuracağız ki güçlü millet olalım. Yıllarca maalesef doğum noktasında kısırlaştırma politikası güttüler. Niye? Türkiye’nin nüfusu azalsın diye. Nüfusumuz çoğalmalı ki biz ekonomi tahsili gördük, ekonominin belkemiği insandır. İnsan varsa güçlüsünüz. İnsan varsa emek var, sermaye var, para var, üretim var, tüketim var. İnsan yoksa bunların hiçbiri yok. Aile kurumu dağıldığında nüfusta azalmaya başlıyor. Sadece bireylerin ve onların hayat biçimlerinin hakim olduğu bir yerde çocuğa yer bulunamıyor. Bu yüzden pek çok batı toplumu bir süre sonra yeryüzünden silinme riskiyle karşı karşıya. Türkiye de henüz bu derecede değilse bile aynı tehditle yüzleşmeye başlamıştır” diye konuştu.

Gençlerin evlilik yaşının giderek yukarı doğru çıktığını, genç yaşta evlenilmediğini söyleyen Erdoğan, “Çoğu 30’u aşkın evleniyor veya çoğu evde kalıyor. Böyle bir şey olur mu? Hiç evlenmeyenlerin sayısı da artıyor. Evlilik dışı hayat biçimi medya aracılığıyla meşrulaştırılmaya, daha da vahimi özendirilmeye çalışılıyor. Televizyonların birçoğunda bunun kampanyası yapılıyor. Aman bunlara dikkat edelim. Aile kurumunu kökünden kurutmayı amaçlayan sembollerin önü bilinçli bir şekilde açılırken, aile kurumuna sahip çıkan davranışlar küçümseniyor. Bu büyük tehlikeye hep birlikte karşı koymalıyız. Ailemizin içinde yer aldığı değerlerimize sahip çıkmanın bizi küçülten değil, yücelten bir tercih olduğunu gençlerimize göstermeliyiz. Nikah dışı evlilik bizim değerlerimizde yok. Buna bir defa hep birlikte tavır koymamız lazım. Yeni nesil okumaktan ve duymaktan ziyade gözlemden etkileniyor. Bir başka ifade ile bizler ne kadar örnek bir aile hayatı ortaya koyarsak, çocuklarımız da kendileri için benzer bir gelecek tasavvur eder” ifadelerini kullandı.
Kadına yönelik şiddet başta olmak üzere sıkıntı yaşanılan pek çok sorunun çözümünün aile kurumunun güçlendirilmesinden geçtiğine dikkat çeken Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Geçenlerde bir olay daha yaşadık. Bir namussuz, bir alçak meşru olmayan bir yaşamla, maalesef bir kıza, onunla beraber yaşıyor neyse asit veya kezzap yüzüne atıyor ve tabii bir göz gidiyor. Ben soruşturuyorum, bana verilen cevap şu; kanunun diyorlar en yüksek oranı bu. Ben de diyorum ki, arkadaşlar siz niye kanun diyerek bize böyle bir cevap yolunu buluyorsunuz. Ben kanundan bahsetmiyorum, ben haktan bahsediyorum, hukuktan bahsediyorum, adaletten bahsediyorum. Siz burada hakkı, hukuku, adaleti arayacaksınız. Böyle bir olay kendi kızının başına gelmiş olsa orada bu olayı nasıl değerlendirirsin. Kanunlara mı bakacaksın yoksa böyle bir hak, adalet olur mu buna mı bakacaksın. Buradan tüm yargı dünyasına sesleniyorum, bu kanunların sayfaları arasındaki maddelere değil, vicdanınızın sesine lütfen kulak verin. Adaletin tecellisini hakta hukukta arayın. Her zaman söylüyorum, benim yolum kanun yolu değil, hukuk yoludur. Hukuk eşittir kanun değildir.”
Türkiye’de kadına şiddet olgusu bahane edilerek aile kurumuna saldıran bir zihniyetin peydah olduğunu sözlerine ekleyen Erdoğan, “Vicdan yok, acıma hissi söz konusu değil ama mücadelemizi gerek İçişleri Bakanlığı, gerek yargı vermeye devam edeceğiz ve bu zihniyetin amacı kadını korumak değil, aileyi dağıtmaktır. Bunun için toplumun önüne hakikatle ilgili olmayan bir dehşet tablosu koymaya çalışıyorlar. Mesela Türkiye’deki kadın cinayeti vakaları Avrupa ülkelerinin yarısı, dünya ortalamasının 3’te 1’i kadardır. Buna rağmen ülkemizi adeta her köşesinde her an kadınların katledildiği bir yer gibi gösterme çabalarına rastlıyoruz. Bu tür gayretler asla iyi niyetli değildir. Kadına fiziken veya ruhen şiddet uygulayanın, hele hele hayatına kastedenin karşısına ilk önce biz çıkarız, biz. Anne olan, eş olan, kız evlat olan, hepsinden önemlisi insanın yarısı olan kadına yönelik her türlü ayrımcı davranışa ve şiddete eyvallah etmedik, etmeyiz. İnsani duyarlılıkların sinsi bir şekilde istismarıyla aile kurumunun içinin boşaltılmasına ve çökertilmesine asla izin vermeyeceğiz. Eğitimden medyaya kadar her alanda seferberlik ruhuyla aileye sahip çıkacak bir anlayışla çalışmalarımızı yürüteceğiz. Bu günümüz ve geleceğimiz için aile kurumunun yaşatılmasını ve güçlendirilmesini sağlamayı en az güvenlik ve ekonomi kadar önemli görüyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, son yıllarda yaşanılanların gelecek bir asrı belirleyecek önemde olması sebebiyle yeni bir tarihi dönüm noktası olduğunu kaydederek, “Bu süreci güçlü bir şekilde geride bırakır, 2023 hedeflerimize ulaşırsak, gençlerimize 2053 ve 2071 vizyonlarını hayata geçirebilecekleri bir Türkiye emanet etme imkanını bulacağız. Bu doğrultuda çok önemli mesafe katettik. Öncelikle ülkemizi terör örgütleri aracılığıyla içeriden çökertme çabalarını boşa çıkardık. Bugün hala Gezi olaylarına ‘halk hareketi’, 17-25 darbe girişimine ‘hukuku uygulama çabası’, çukur eylemlerine ‘sıradan asayiş olayı’, 15 Temmuz darbe girişimine ‘tiyatro’ diyenler çıkabiliyor. Bunlar ya olup bitenlerden hiçbir ders çıkartmamış olanlardır ya da zaten projenin bir parçasıdır. Ardından bir terör koridoru ile güney sınırlarımızı kuşatma girişimi ile karşı karşıya kaldık. Gerçekleştirdiğimiz ve başarıyla sonuçlandırdığımız harekatlarla bu terör koridorunu da paramparça ettik. Akdeniz’de ülkemizi kendi sahillerine hapsetmeye yönelik bir senaryoyu hayata geçirmeye çalıştılar. Önce KKTC ile ardından da Libya ile yaptığımız anlaşmalarla bu oyunu da bozduk. Ülkemizin ve milletimizin daha önceki mücadelelerine kulp takanlar şimdi de Akdeniz’deki hamlelerimizi itibarsız hale getirmenin gayreti içindeler. Türk askerinin çöllere gönderilmesinden, ülkemizin bataklığa saplanmasından söz edenlerin kendi zihinleri çölleşmiş, kendi gönülleri bataklık haline dönüşmüştür. Gazi Mustafa Kemal’in Libya Trablusgarp’ta ne işi vardı dedim. Niye, çünkü oraya Türkün gitmesi gerekiyordu da Gazi Mustafa Kemal onun için askerimizi aldı ve Trablusgarp’a çıktı ve orada yaralandı da. Hani sürekli söylenir ya, Gazi Mustafa Kemal’in şehla olan gözü. O yaradılıştan değildi, şarapnel parçasının gözüne sıçramasındandı. Bunlardan bihaber olanlar kurusıkı atıyorlar. Şu anda bizler de ecdadımızın da oralarda tarih yazdığı bu yerlerde sadece adaletsizliği, zulmü gidermek için varız ve davet üzerine oradayız. Türkiye, Irak’ta, Suriye’de, Akdeniz’de kendi hak ve menfaatlerini sonuna kadar savunmaya devam edecektir. Ülkemizin güvenliğinin ve geleceğinin kendi sınırlarımızda değil çok daha ötesinde başladığı gerçeğini anlayamayan kifayetsiz muhterislere en güzel cevabı milletimiz verecektir. Kendi halkının güvenliğini sağlayamayanların acı hali ortadayken ısrarla Türkiye’yi üzerinde oynanan senaryolara teslim olmaya davet eden çarpık zihniyet iflas etmeye mahkumdur. Tüm kurumlarımızı tam bir iş birliği halinde çalıştırarak ülkemizi hedeflerine doğru adım adım yaklaştırıyoruz” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Engelli kamu çalışanı Büşra Aydar’ın okuduğu serebral palsi hastası olan doğmamış bir çocuğun annesine yazdığı “Annem” adlı şiiri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı duygulandırırken, Büşra Aydar kendisine ait şiir kitaplarını Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hediye etti. Türkiye’nin yedi bölgesinden gelen engelli ve devlet korumasındaki sporcu gençler, 81 il toprağından oluşan Türkiye haritasını da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hediye ettiler.

Derya Yetim – İlker Turak – Hülya Keklik – Ömer Çetin

Cumhurbaşkanı Erdoğan: ‘200-250 bin mülteci sınırımıza doğru hareket halinde’

Cumhurbaşkanı Erdoğan: ‘200-250 bin mülteci sınırımıza doğru hareket halinde’

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “200-250 bin mülteci şu anda sınırımıza doğru hareket halinde. Şu an itibarıyla karşılıklı bazı tedbirlerle engellemeye çalışıyoruz ama iş kolay değil, zor. Karşınızda insan var. Biz insana karşı bu noktada batının yaptığı gibi bariyerler veya dikenli teller oluşturamayız. Son dönemde yaşananlar gösterdi ki onların keseleri dolu olabilir ama gönülleri çoraktır çorak” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen Şehir ve Güvenlik Sempozyumu’nda konuştu.

Türkiye’de 90 yıl önce nüfusun 4’te birinden daha azının şehir merkezlerinde yaşadığını, bugün ise nüfusun 4’te 3’ünden fazlasının il ve ilçe merkezlerinde ikamet ettiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Böyle bir dönemde şehir ve güvenlik konusunun daha çok tartışılması gerekiyor. Şehir kavramının insanlık tarihinde çok önemli bir yeri var. Bizim medeniyetimizde şehir cennet tasavvurunun bir parçasıdır. Şehir ile insan arasındaki ilişkinin derinliğini anlatan Göbeklitepe’nin ülkemiz topraklarında yer alıyor olması kadim coğrafyamızın kültür ve medeniyet hazinesinin büyüklüğünün işaretidir. Ecdadımızın kurduğu şehirlerin ortada bir cami ve onun etrafında sıralanan çarşı merkezli şekillenmesi coğrafyamızın bu kadim anlayışının bir sonucu olsa gerek” ifadelerini kullandı.

“Site kültürü bizim kültürümüz değil”

Son dönemde mahalle kültürünü yeniden güçlendirmeye yönelik adımları yakından takip ettiğini kaydeden Erdoğan, “Bugün sayıları 20 bini bulan bekçilerimiz sayesinde mahallelerimizdeki vatandaşlarımızın geceleri daha huzurlu bir şekilde başlarını yastığa koyabildiklerini biliyorum. Bu rakam 30 bine ulaşmış vaziyette. Mahalle kültürümüzün diğer unsurlarını da ihya ederek bu mirası gelecek nesillere aktaracağız. Site kültürü bizim kültürümüz değil. Şu anda bir site kültürü anlayışı ülkemizde egemen olmaya başladı. Tarihin akışına yön veren medeniyetlerin hepsi şehirlerde inşa edilmiştir. Her medeniyet kendi inanç, ahlak, sanat ve felsefe anlayışı çerçevesinde şehirleri geliştirmiş, sorunları tespit etmiş ve çözümler üretmiştir. Şehirlerin güvenliği ise o da bunların arasındadır. İlk zamanlarda genellikle harici tehditlerden kaynaklanan güvenlik ihtiyacı zamanla çeşitlenmiştir. Dışarıdan gelebilecek saldırılar karşısında insanoğlu kimi zaman şehirlerin etrafına surlar inşa ederek, kimi zaman hendekler kazarak tedbir almaya çalışmıştır. Bugün İstanbul, Kudüs, Diyarbakır gibi hala ayakta kalan surlarıyla ünlü pek çok şehir bulunuyor. Gün gelmiş Fatih’in İstanbul’u fethinde olduğu gibi aşılmaz zannedilen surlar aşılmış, geçilmez denilen hendekler geçilmiştir. Şehirlerin güvenlik sorunları bazen de içerideki sıkıntıdan kaynaklanmıştır. Büyük bir nüfusu nispeten küçük bir alanda güven, huzur, refah içinde yaşamak ve yaşatmak zannedildiği kadar kolay değildir. Çeşitli sebeplerle şehirlerde yaşanan kargaşaların çok büyük insani ve fiziki maliyetleri ortaya çıkmıştır. Deprem, yangın ve hastalık gibi tabii afetlerde şehirleri ciddi manada sarsmıştır. Ekonomik sebepler yanında güvenlik ve tabii afet kaynaklı sorunlar yüzünden tümüyle terk edilen nice yerleşim yerleri vardır. Bugün dünyada nüfusu 10 milyonun üzerinde olan şehir sayısı 40’a yaklaşmıştır. Bu kalabalık nüfusa ilave olarak teknolojinin de gelişmesiyle şehirlerin altyapı ve üstyapı ağları oldukça karmaşık hale gelmiştir. Böylesine büyük şehirlerin elbette güvenlik hizmetlerinin anlamı da değişmiştir” açıklamasını yaptı.

“Şehirlerimizin dış güvenliğini surlar ve hendeklerle koruyamayız”

Şehirlerin büyüklüğü ile güvenlik sorunlarının doğru orantılı olduğuna dikkat çeken Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Artık şehirlerimizin dış güvenliğini surlar ve hendeklerle koruyamayacağımız, içerideki düzeni de sadece kolluk gücüyle sağlayamayacağımız bir yere geldik. Bu yeni duruma karşı yeni yaklaşımlar, yeri fikirler, yeni yöntemler geliştirmemiz gerekiyor. Bu tür çalışmaların şehirlerimizin geleceğinde ihtiyacı olan güvenlik düzeninin oluşturulmasına katkı sağlayacağına inanıyorum. Her ülke ve toplum kendi ihtiyaçlarına uygun çözümleri kendisi üretmelidir. Aksi takdirde başka toplumların kendi ihtiyaçlarının ürünü olan çözümlerin kullanılması gerekiyor. Bu da beraberinde pek çok uyum sorununu getiriyor. Her alanda olduğu gibi şehirlerimizin güvenliği konusunda da dünyadaki tüm örnekleri inceleyecek ama sonuçta kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz. Günümüz dünyasında şehirleri tehdit eden unsurlar artık çok farklılaştı. Bugünün şehirleri trafik, çevre, altyapı, enerji, gıda, sağlık, insan kaçakçılığı gibi pek çok sorunla aynı anda mücadele etmek zorundadır. Siyasi krizler, terörizm, işsizlik, insan hakları bütün bunlarla beraber insan hakları ihlalleri etnik ve dini gerilimler, çevre kirliliği gibi konular şehirlerin merkezinde yer aldığı insanlığın ortak sorunlarıdır. Birbirinden farklı unsurların bir araya gelmesiyle kalabalık hale gelen şehirler her geçen gün daha da büyüyor. Cinayet, hırsızlık, uyuşturucu satışı, kumar gibi bilinen suç yöntemleri yanında şehirleri bekleyen başka tehditlerde ortaya çıkıyor. Yakın tarihimizde dünyanın pek çok yeri ile birlikte ülkemizde de şehirlere ciddi zararlar veren kaos dalgaları yaşandı. İngiltere’de 2011 yılında, İstanbul’da 2013 yılında, Paris’te 2018 yılında yaşanan büyük sokak eylemleri şehirlerin karşı karşıya bulunduğu önemli bir tehlikeyi açıkça ortaya koymuştur. Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Güney Amerika da çok ciddi sonuçlara yol açan toplumsal eylemlerin merkezi daima şehirler oldu. Şehir nüfusuna göre oldukça küçük sayılabilecek organize grupların tüm hayatı felç edebilecekleri eylemler yapabildikleri gerçeğiyle karşı karşıyayız. Ülkemizde geçmişte şehirlerimizi kimi zaman fiziki kimi zaman sosyolojik farklılıklarla ayırmaya çalışmışlardır. 1960 ve 1970’lerin Türkiye’sinde bu gerçeği pek çok şehrimizde görebiliyorduk. Gecekondu semtleri ile tarihi veya modern semtlerin arasındaki çok ciddi altyapı ve üstyapı farkları vardı. Aynı şekilde siyasi, etnik ve mezhebi fay hatları kimi zaman kanlı hale dönüşebilen derin bir ayrım sebebiydi.”

“Göğe değil toprağa daha yakın olmanın gayreti içinde olmamız lazım”

Türkiye’nin her alanda yaşadığı büyük dönüşümden şehirlerin de nasibini aldığını vurgulayan Erdoğan, yatay mimariye dikkat çekerek şunları ifade etti:

“Son 17 yılda yaptığımız büyük yatırımlar sayesinde Türkiye artık fiziki bakımdan oldukça ileri bir seviyeye ulaşırken, sosyolojik olarak da daha demokratik bir yapıya kavuşmuştur. Terörle mücadele ederken bir yandan da terörün altyapısını oluşturan bu kentleşme noktasındaki yerlerde de gördük ve oraları kökünden kazıdık, yıktık ve oralarda şehirleri yeniden imar ve ihya yoluna gittik. Ülkemizde yeni gecekondu inşası olmadığı gibi eskilerinde önemli bir bölümü kentsel dönüşüm ile ortadan kalkmıştır. Hem mevcut nüfusumuzun konut kalitesini yükselttik hem de sürekli artan nüfusun konut talebini karşılıyoruz. TOKİ’nin öncülük ettiği bu büyük dönüşüme belediyelerimiz ve özel sektörümüzde sahip çıktı. Daha düne kadar tek derdi kafasını sokacak bir çatı bulmak olan insanlarımız bugün artık çok daha ileri standartlarda konut talebiyle karşımıza çıkmakta. Şu anda ülkemizin sayılı belediye başkanlarımızın aramızda olduğunu görüyorum. Benim bir ricam var. Özellikle şehirleşmede inşaatların inşasında ihyasında bütün mesele sizin kalemizin ucundadır. Bir defa buradan taviz asla verilmemeli. Küçük hesaplar yaparsak şehirlerimize ihanet etmiş oluruz. Burada kararlı duruşumuz şart. Acaba seçimler geliyor durum ne olur? Seçimi kazanır mıyız kaybeder miyiz? Durum ne olur? Dikey mimari ile şehirlerimize ihanet etmiş oluruz. Yatay mimari ile bir defa hem kendi medeniyetimizi inşa etmiş oluruz hem de şehirleşmenin ne olduğunu dünyaya gösterme imkanını bulmuş oluruz. Bu adımları kararlılıkla atmak ve TOKİ ile Emlak Konut ile gerekirse ortaklaşa adımlar atarak tip projeler oluşturmak ve buna göre bu adımları atmamız lazım. Atmazsak o zaman çok geç kalmış oluruz. Bunu başarmamız lazım. Kibrit kutuları gibi dikilmiş binalarla bir yere varamayız. Bizim medeniyetimize yakışan geçmişten aldığımız ilhamla bu adımları atmamız dünyada örnek teşkil edecektir. Biz göğe değil toprağa daha yakın olmanın gayreti içinde olmamız lazım. Zaten sonunda gideceğimiz yer de orası. Öyleyse tek millet tek bayrak tek vatan tek devlet ortak paydası sayesinde toplumsal farklılıkların gerilim sebebi haline dönüşmesinin de önüne geçmiş olacağız. Türkiye’nin milli projeleri çok geniş ve samimi bir destek zemini bulabiliyorsa bu sayededir. İnşallah bu güzel atmosfer içinde 2023 hedeflerimize ulaşana kadar azim ve kararlılıkla çalışmayı sürdüreceğiz. Şehirlerimizin güvenliğini de içine alan bu büyük vizyonu tamamen hayata geçireceğiz.”

“Bunlar iyi günleri”

Demokrasi ve güvenlik dengesinin günümüz dünyasında giderek daha çok karşılarına çıkan bir denklem olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Batı ülkeleri her ne kadar demokrasinin kurallarını koyan ve asli sahibi edasıyla hareket etseler de zorda kalınca en büyük savrulmayı kendileri yaşıyor. Şu anda Fransa’da yaşananları görüyorsunuz. Paris’in sokaklarının ne hale geldiğini görüyorsunuz. İngiltere’de Londra’nın ne hale geldiğini görüyorsunuz. Aynı şekilde Almanya Berlin’de buraların ne hale geldiğini görüyorsunuz. Açık ve net söylüyorum. İnanın bunlar iyi günleri, bunları daha çok büyük musibetler bekliyor. Güvenlik sorununu tehdit eden ne kadar uyuşturucu olayı varsa bütün bunların baronları bizdeki terör örgütleri ile beraber çalışıyorlar. Biz de bu terör örgütleriyle mücadelemizi kararlı bir şekilde sürdürüyoruz. Türkiye kendi sınırları içinde özellikle de şehirlerinde uzunca bir süre neredeyse her gün terör örgütlerinin kanlı saldırılarına maruz kaldı. Hukuk devleti sınırları içinde aldığımız tedbirler ve güvenlik güçlerimizin kahramanca mücadelesi sayesinde bu sıkıntılı dönemi geride bıraktık. Ülkemizde her gün başımıza gelen olaylardan sadece biri rastgele bir batı ülkesinde cereyan ettiğinde ise ortaya bambaşka bir manzara çıkıyor. Böyle bir durumda hemen demokrasinin, hukukun, insan haklarının adeta rafa kaldırıldığı bir güvenlik düzenine geçiliyor. Güya kural, düzen ve özgürlük sembolü sayılan batı şehirleri bir anda açık hava hapishanelerine dönüştürüldü. Bırakınız hukuki hakları en temel insani haklar dahi işlemez hale gelmiş güvenlik kaygısının yol açtığı panik durumu her şeyin üzerine çıkmıştır. Daha kısa zamanda Hollanda’da, Paris’te gördük. Polisler kadınları yerlerde nasıl sürüklüyorlar. Bütün bunlar oralarda yaşananlar. Ama Türk polisi buna benzer bir şey yapmış olsa bunlar dünyayı ayağa kaldırırlar. Bu gerçekleri hem göreceğiz hem de halkımıza anlatacağız. Amerika’da ellerini otomobile dayattırıyor, silahı arkadan ateşliyor. Bunları da görüyoruz. Biz de böyle bir şeyi polisimiz yapamaz. Acımasızlar, bu noktada insafları yoktur ama bunların dünyada yargılanması veyahut bunları şöyle bir değerler silsilesi içerisinde bir yere oturtmak öyle her babayiğidin karı değildir. Bugün dünyada teknolojinin tüm imkanları özellikle de şehirlerin güvenliği için seferber edildi. Akıllı şehir yaklaşımı ile insan hayatını kolaylaştırmak, bunun için de geliştirilen teknolojik altyapı güvenlik riski öne çıktığında tam tersi yönde kullanılabilmektedir. Elbette güvenlik önemli. Terörizme ve suça karşı her türlü önlemi almak devletlerin vatandaşlarına karşı en önemli sorumluluğudur. Bu konuda ilkeli davranmakta en az mücadelenin kendisi kadar önemli olmalıdır. İstanbul sokaklarını kaosa sürüklemeye çalışanların yanında yer alırken, aynı eylem Paris’te, Londra’da, Berlin’de yaşandığında kimsenin gözünün yaşına bakmazsanız kimse sizin samimiyetinize inanmaz” dedi.

“200-250 bin mülteci şu anda sınırımıza doğru hareket halinde”

Bugün batı demokrasisinin içine düştüğü en büyük açmazın çifte standart olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin 5 milyonun üzerinde mülteciye kucak açtığını söyledi. Avrupa’nın bu mazlumlara sahip çıkmak için gereken maddi imkanlara Türkiye’den çok daha fazlasıyla sahip olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Niye kapılarını açmıyorlar? Niye buyur etmiyorlar. Biz medeniyetimizin, inancımızın bize emri gereği bu konuda kapılarımızı açtık ve o varil bombalarından kaçanları misafir ediyoruz. İdlib’te olanlar aynı şekilde devam ediyor. 200-250 bin mülteci şu anda sınırımıza doğru hareket halinde. Şu an itibarıyla karşılıklı bazı tedbirlerle engellemeye çalışıyoruz ama iş kolay değil, zor. Karşınızda insan var. Biz insana karşı bu noktada batının yaptığı gibi bariyerler veya dikenli teller oluşturamayız. Aynı şey bizim de başımıza gelebilir. Geldiği zaman ne yapacaksak şu anda da biz bunun çok daha adil, insani olanını yapmak durumundayız. Son dönemde yaşananlar gösterdi ki onların keseleri dolu olabilir ama gönülleri çoraktır çorak. Türk milleti gönül zenginliği ile tüm batıya, hatta Arap dünyasının önemli bir bölümüne insanlık dersi verdi. Arap Ligi bir araya geldi, Türkiye’yi dışlayıcı kararlar aldılar. Biz kimi misafir ediyoruz. Şu anda ülkemize gelen 4 milyon mültecinin neredeyse tamamına yakını Arap. Bunların içinde 350 bin de Kürt var. Türkiye’de benim Kürt vatandaşlarımın temsilcisi olduğunu söyleyenlerin bir defa Kürt vatandaşlarımın temsilcisi olmakla yakından uzaktan alakası yok. Onları da şu anda giydiren, bakan, yediren içiren, sağlık imkanlarını sağlayan yine biziz. Aynı şekilde Arap kardeşlerimizle ilgili yine biziz ama utanmadan bu kararı Arap Ligi’nde alabiliyorlar. Çünkü dertleri başka. Kendi insanınıza ve size sığınanlara verdiğiniz değer ölçüsünde güvendesiniz demektir. Bugün Türkiye’de işte bu 5 milyonu aşkın yabancı misafire rağmen şehirlerimizde kayda değer bir güvenlik sorunu yaşanmadı. Elbette sıkıntılarımız, zorluklarımız var. Ama hepsinin üstesinden gelecek imana da, imkana da sahibiz. Çünkü biz Türkiyeyiz. Tek başına bu sıfat dahi bize başka kimsede olmayan bir güç ve üstünlük sağlamaya yeterlidir” diyerek konuşmasını sonlandırdı.

İlker Turak – Derya Yetim – Ömer Çetin
 

İltihaplı eklem romatizması: Romatoid Artrit

İltihaplı eklem romatizması: Romatoid Artrit

Romatoloji Uzmanı Dr. Hülya Vahedi, “Romatoid Artrit Hastalığının en sık görülen iltihaplı eklem romatizması olduğunu ayrıca kronik bir hastalık olduğunu belirtti

Romatoid Artritin en sık görülen iltihaplı eklem romatizması olduğunu söyleyen Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi İç Hastalıkları Anabilim Dalından Romatoloji Uzmanı Uzm. Dr. Hülya Vahedi, hastalığın kronik hastalıklar arasında yer aldığını belirtti. Romatoid Artritin uzun süren bir hastalık olduğunu da söyleyen Uzm. Dr. Hülya Vahedi, bu hastalığın hayat boyu devam edebilen bir hastalık olduğunu belirtti. Uzm. Dr. Hülya Vahedi sözlerine şöyle devam etti: “Romatoid Artritli bir hastanın birinci derece akrabalarında, Romatoid Artrit görülme olasılığı normale göre iki veya on katı daha fazladır. Bu hastalıkta HLA-DRB1 geni en çok sorumlu tutulan gendir. Genetik yatkınlık olan kişilerde bazı çevresel faktörler hastalığı ortaya çıkarmada rol oynar. Çevresel faktörlerden ise en çok sigaranın ve ağız içinde kronik diş eti iltihabından sorumlu Porphyromonas gingivalis isimli bakterinin Romatoid Artritin ortaya çıkmasında rolü olduğu bilinmektedir” dedi.

Kadınlarda daha sık görülmekte

Romatoid Artrit hastalığının yaklaşık olarak yüzde 0,5 veya yüzde 1 sıklığında görüldüğünü söyleyen Uzm. Dr. Hülya Vahedi, bu hastalığın en sık kadınlarda görüldüğünü belirtti. Hastalığın en sık 25 ile 55 yaşları arasında başladığını söyleyen Uzm. Dr. Hülya Vahedi, hastalığın geliş semptomlarının esas olarak eklemlerde ve eklem etraflarındaki tendonlarda görüldüğünü belirtti. Aynı zamanda Romatoidartrit sistemik bir hastalık olduğu içinde eklemlerin dışında, cilt altı nodülleri, akciğer, kalp de ve diğer bazı organlarda da belirtiler görülebildiğini belirtti.

Romatoid Artrit belirtileri

Hastalığın belirtileri hakkında da bilgi veren Uzm. Dr. Hülya Vahedi, hastalığın eklem şişmesi ve bir saatten uzun süren sabah tutukluluğu yaptığını belirtti. Hastalığın tipik olarak el ve ayakların küçük eklemlerinde, el ve ayak bileklerinde şişme ve tutukluk olarak başladığını söyleyen Uzm. Dr. Hülya Vahedi, aynı zamanda dirseklerde, omuzlarda, dizlerde ve kalça eklemlerinde de zamanla tutulmalar görüldüğünü belirtti. Vahedi, sözlerine şöyle devam etti: “Aylar içinde yeni eklem tutulumları olmaktadır. Simetrik tutulum önemli bir bulgudur. Tipik Romatoid Artrit hastalarında beşten fazla eklem tutulmaktadır. Sabah ağrısı ve gece ağrısı fazladır. Hareket ettikçe sabahları olan eklem ağrısı ve tutukluklarda azalma olmaktadır. Simetrik tutulum önemli bir bulgudur.”

“Başlangıçta tek bir eklemde şişme meydana geliyor”

Romatoid Artrit hastalığının birde palindromik denilen bir başlangıç şekli olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Hülya Vahedi, bu tür başlangıçlarda tek bir eklemde akut bir şişme olduğunu ve yaklaşık üç gün içinde tamamen iyileşebildiğini belirtti. Aynı zamanda bu atakların aylar sonra tekrar başka eklemde tekrarlanabileceğini söyleyen Uzm. Dr. Hülya Vahedi, bu hastalığın ileri yaşlarda başlayan bir Romatoid Artrit türü olduğunu belirtti. Bu türde bir hastalığın omuzlarda ve kalçalarda ileri derecede sabah ve gece tutukluğu ile başladığını söyleyen Uzm. Dr. Hülya Vahedi, Polimiyaljiya Romatika isimli bir başka hastalıkla karıştırılabileceğini belirtti.

“Hastalık seyrini değiştiren temel ilaçlar kullanılmaktadır”

Romatoid Artrit hastalığına yakalanan kişilerin tanı ve tedavisinin gecikmesi ile ellerde kuğu boynu deformitesi, düğme deliği deformitesi ve Ulnardeviasyon gibi deformitelerin görülebileceğini söyleyen Uzm. Dr. Hülya Vahedi, hastalığın teşhisinin nasıl konulduğu hakkında bilgi verdi. Romatoid Artrit hastalığının teşhisinin esas olarak hastaların yakınmaları ve muayene bulguları ile konulabileceğini söyleyen Uzm. Dr. Hülya Vahedi, hastaların takibi ve bazı laboratuvar ve radyolojik bulgularında teşhis koymada yardımcı olabileceğini belirtti. Vahedi, “Diğer muhtemel hastalıklarında dışlanması gerekmektedir. Romatoid Artrit hastalığının tedavisinde kortikosteroid ve hastalık seyrini değiştiren temel ilaçlar kullanılmaktadır. Hastaların eklem ve kaslarını güçlendirici egzersizlerinde ilaç tedavilerinin yanında yapılması gerekmektedir” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.
 

Terör örgütü PKK’ya tepkiler çığ gibi

Terör örgütü PKK’ya tepkiler çığ gibi

Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde terör örgütü mensupları tarafından sivillerin hedef aldığı ve 7 kişinin şehit, 10 kişinin ise yaralandığı hain saldırıya tepkiler çığ gibi büyüyor. Terör örgütüne her kesimden tepkiler artarak devam ederken, 15 Temmuz Demokrasi Şehitleri, Gazileri ve Terör Mağdurları Derneği Genel Başkanı Abbas Gündüz, PKK terör örgütünün bölge halkına bir kez daha telafisi mümkün olmayan bir hainlik yaptığını söyledi.

Terör örgütünün bir kez daha bütün çıplaklığıyla çirkin ve hain yüzünü gösterdiğini belirten Abbas Gündüz, Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde ailelerin geçimi için ekmek parası, çocukların nafakası için işe giden gariban yiğit insanlara karşı PKK hain terör örgütü bir kez daha o çirkin yüzünü göstererek bölge halkına yaptığı işkence ve zulme yenisini eklediğini kaydetti. Gündüz, “Şehit olan ve yaralanan sivil vatandaşlarımıza helalinden çalışıp ailelerine, vatana, millete hizmet etme peşinde iken hain PKK terör örgütü bölge halkına bir kez daha acı, ızdırap telafisi mümkün olmayan bir hainlik yapmıştır. Bizler millet olarak şehit ve gazi aileleri olarak PKK’yı ve siyasi uzantılarını kınıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devleti bu hainlerin cezasını er ya da geç verecek ve dağdaki PKK örgüt elemanları ve onlara yardım yataklık edenlere en ağır şekilde gereken cevabı ve cezayı verecektir” dedi.

“Kürt halkının hakkını korumak değil yok etmek istiyorlar”

Abbas Gündüz, PKK terör örgütü ve uzantıları olan siyasi bağlantılarının Kürt halkının hakkını korumak niyetinde olmadığını, Kürtleri yok etmek için çaba sarf ettiklerini söyledi. Gündüz, “Kürt halkının hakkını koruyacaklarını iddia eden hain terör örgütü PKK ve siyasi uzantıları bölge halkına zulüm, işkence, eziyetten, göz yaşından ve acıdan başka hiçbir şey vermemiştir. Hain örgüt masum halktan ne istiyorsunuz? Kanla gözyaşı ile neyi, nasıl çözeceksiniz? Doğu ve Güneydoğuda kırk yıldır bu aziz millete korku, acı ve nefretten başka ne verdiniz? Sizleri siyasi uzantılarınızda kurtarmayacaktır.

Hepiniz dağlarda tek tek yok edileceksiniz. Biz şehit ve gazi aileleri yöre halkımıza ve hayatını kaybeden vatandaşlarımızın ailelerine başsağlığı diliyoruz. Şehitlerimizi anıyor, yaralı vatandaşlarımıza acil şifalar diliyoruz. Başta Bingöl ilimiz olmak üzere, Ağrı, Iğdır, Van, Hakkari, Siirt, Şırnak, Batman, Mardin, Şanlıurfa, Elazığ’da ‘Teröre Hayır, Kardeşliğe Evet’ mitinglerinde emeği ve katkısı olan Anadolu Güvenlik Korucuları ve Şehit Aileleri Konfederasyonu Genel Başkanı Ziya Sözen’e, şehit aileleri olarak teşekkür ederiz. Doğu ve Güneydoğudaki bu illerimiz bir kez daha devlete ve millete desteklerini ve bağlılığını ortaya koymuştur. Biz şehit ve gazi aileleri olarak her zaman devletimiz, hükümetimiz, milletimiz ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu’nun her daim yanındayız” diye konuştu.

Muhsin Taş