İstanbul’da çok önemli ‘HES’ kodu kararı

İstanbul’da çok önemli ‘HES’ kodu kararı

Vak’a sayılarının arttığı bu günlerde İstanbul’un en yoğun meydanlarından Esenler Dörtyol Meydanı’na girişte korona virüse HES Kodu uygulaması başladı. Bu kapsamda HES Kodu bulunmayan vatandaşların alana alınmayacağı öğrenildi.

Vak’a sayılarının arttığı bu günlerde Esenler’de korona virüse karşı önlemler sürüyor. Esenler ilçe Hıfzıssıhha Kurulu, ilçedeki vak’a sayılarının yükselmesinin önüne geçilmesi ve yayılma hızını önlemek için bir dizi tedbir aldı. Buna göre Esenler Dörtyol Meydanı’nda HES kodu uygulaması başladı. HES kodu uygulamasında izolasyonda olması gerektiği halde dışarı çıkanların tespit edilmesi durumunda da cezai işlem uygulanacak. Ekipler vatandaşları meydana kodlarını kontrol ederek alırken, vatandaşlar ise artan vak’alara karşı başlatılan uygulamadan duydukları memnuniyeti dile getirdi.

“Covidli olup olmadığına yönelik girişte HES kodu uygulamasına tabi tutmaya başladık”

Çalışma hakkında bilgi veren ve vatandaşları korona virüse karşı alınan tüm önlemlere uymaya davet eden Esenler Belediye Başkan Yardımcısı Osman Gökçebaş, “Artan vak’a sayılarını da gözeterek bir takım tedbirlere başvurduk. İstanbul’un en yoğun noktalarından bu alana giren vatandaşlarımızın temaslı ve ya covidli olup olmadığına yönelik girişte HES kodu uygulamasına tabi tutmaya başladık. Bugün almadığımız tedbir, ileride daha ağır tedbirlere tabi olmamıza neden olacaktır” dedi.

Volkan Kayalar
 

Servet değerinde! 90 yıllık halıya 1.5 milyon lira istiyor

Servet değerinde! 90 yıllık halıya 1.5 milyon lira istiyor

Sivas’ta Gülhan ailesi tarafından satışa çıkarılan ipek halı ve kilimler fiyatlarıyla dudak uçuklatıyor.

Sivas kent merkezinde yaşayan Gülhan ailesi atalarından kendilerine yadigar kalan ipek halı ve kilimlere gözü gibi bakıyorlar. Büyük bir özenle sakladıkları ve adeta sanat eseri olan tarihi ipek halı ve kilimler el dokuması ve kök boyalı olmalarıyla dikkat çekiyor. Gülhan ailesi 90 ila 100 yıllık olduklarını söyledikleri ipek halı ve kilimleri dudak uçuklatan fiyatlara satışa çıkardı. İnternet üzerinden 1.5 milyon liraya satışa çıkarılan ipek halının yanı sıra Gülhan ailesi, el dokuma namazgahı bir milyon, kilime ise bir milyon 250 bin lira fiyat biçti.

Hepsi el dokuma

Eftal Gülhan, 1.5 milyon liraya satışa çıkardıkları ipek halının 90 yıllık olduğunu söyleyerek, “Halımız ipek dokumadır, dip boyalıdır. Eski tarihi dokumadır. Büyük annemizden kalma bir yadigardır. Kök boyalı, dip boyalı özellikle ellen dokunduğu için, bu güne kadar korunmuş vaziyette. Temizlikte hiç kullanılmamış bir halıdır. 90-100 yıl arasında bir tarihi vardır. Satışa sunduk. İnternete 1.5 milyon fiyata satışa koyduk. Mesaj atan arkadaşlar oldu. Değerlendirdik, istediğimiz fiyatı veren olursa tabi ki satarız” dedi.

Yurt dışından alıcı buluyor

Gülhan, bu tarihi halı ve kilimlerin yurt dışında alıcısının olduğunu ifade ederek, “Genellikle bu halılar yurt dışına gidiyor. Alıcılar zaten buraya gelip, bakıp analiz ettikten sonra teslim alıyorlar. Onlar da eski tarihi el dokuma kilimler. Onlar da yine dedelerimizden yadigar kaldı. Onları da muhafaza ettik. Koruduk bugüne kadar. Onlar da antika sayılır. Namazgaha bir milyon diyoruz. Öbür tarihli kilime de 1 milyon 250 bin lira diyoruz” şeklinde konuştu.

Onur Erden
 

Uyurken bıçaklandı

Uyurken bıçaklandı

Adana’da bir kişi aracında uyurken bacağından bıçaklandı.

Edinilen bilgiye göre, Karataş-Adana arasında taşımacılık yapan Ali Kelebek, Yüreğir Otogarında aracının içine yattı.
Bir süre sonra bacağında yanma hisseden Kelebek uyandı. Minibüs şoförü bacağından bıçaklandığını anlayınca 112’yi aradı. Olay yerine polis ekipleri de sevk edildi. Kelebek sağlık ekipleri gelinceye kadar kanamayı durdurmak için bacağını minibüsün kapısına dayayıp sandalyede oturdu.
Ali Kelebek, minibüste uyurken bıçaklandığını ne olduğunu anlamadığını kimseyi de görmediğini söyledi. Kelebek, sağlık ekiplerinin gelmesiyle ambulansla Adana Şehir Hastanesine götürüldü.
Polis, minibüs şoförünü bıçaklayan saldırganı bulmak için çalışma başlattı.

Fatih Keçe – Serkan Çetinkaya
 

Gara şehidinin annesi: ‘Bir nebze de olsa içimize su serpildi’

Gara şehidinin annesi: ‘Bir nebze de olsa içimize su serpildi’

Gara şehidi Astsubay Semih Özbey’in annesi Sadiye Özbey, PKK’nın sözde Suriye Genel Sorumlusu Sofi Nurettin kod adlı teröristin öldürüldüğü haberinin bir nebze olsun kendilerini rahatlattığını söyledi.

PKK terör örgütü, Gara’da alıkoyduğu 13 Türk vatandaşını şehit etmişti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kabine Toplantısı sonrası yaptığı açıklamada 13 şehidin infaz emrini verenlerden biri olan PKK’nın sözde Suriye Genel Sorumlusu Sofi Nurettin kod adlı terörist Nurettin Halef Al-Muhammed’in MİT’in Kuzey Irak’ta gerçekleştirdiği operasyon ile etkisiz hale getirildiğini açıkladı. Malatyalı Gara şehidi Jandarma Personel Astsubay Semih Özbey’in ailesi de haberi televizyon ekranlarından aldı.

“Devletimiz, hepsini teker teker inlerinden çıkarıp leşlerini serecektir”

Şehidin babası Gürsel Özbey, aldıkları haberin bir nebze de olsa kendilerini rahatlattığını belirterek “Acımızı dindirecek hiçbir şey yok ama bu haber bir nebze olsa da biraz ferahlık veriyor. Ben sayın Bakanım Süleyman Soylu’yla birlikte Cumhurbaşkanımızı ziyarete gittiğimde bütün dağ kadrosunun, elebaşlarının hepsinin ölmeden benim rahat edemeyeceğimi söylemiştim. İnşallah bunun arkası gelecek. Kötülüğün sonu yok. Bizim çocuklarımız mazlumdu. Kendi ellerindeydiler. Neden bunu yaptılar, yapmamaları lazımdı. Bu bize yapılan en büyük darbe, en büyük haksızlıktır. Biz buna üzülüyoruz. Tabii ki devletimiz gereğini yapacaktır. Hepsini teker teker inlerinden çıkarıp leşlerini serecektir. Ben buna inanıyorum. Devletime güveniyorum. Var olsun Türkiye Cumhuriyeti, var olsun milletimiz. Devamı da inşallah gelecektir, bizim beklentimiz o. Bizim acımızı bunlar bir nebze azaltacaktır ama inşallah sonu gelecektir. Terör örgütü sonsuza kadar milletin sırtından kurtarılacaktır diye ümit ediyorum” dedi.

“Bir nebze de olsa içimize su serpildi ama inşallah kökleri gelir”

Şehidin annesi Sadiye Özbey ise, Gara’da evladını şehit eden teröristlere tepki göstererek, “Sayın Cumhurbaşkanımız açıklama yaptı. Çocuklarımızın ölümüne sebep olan teröristlerden birsinin öldürüldüğünü açıkladı. Bir nebze de olsa içimize su serpildi ama inşallah kökleri gelir. Benim çocuğumun hiçbir günahı yoktur. Hiçbir suçu yoktu. Benim çocuğum sadece kendi ekmeğinin peşindeydi. Bize bunları yaşatanlara ben sürekli beddua ediyorum. İnşallah hepsinin kökü gelir. Bunlar Müslüman değiller, bunlar Amerika’nın, İngiltere’nin uşakları. Sağolsun Cumhurbaşkanımızı rabbim başımızdan eksik etmesin. İnşallah bunların sonları gelir. Bütün anne, babaları böyle sızlatmakla ellerine bir şey geçmeyecek. Onlar en sonunda kendi eştikleri kuyuya düşecekler, inşallah cehennemde yanacaklar. Bizim çocuklarımız da rabbimin izniyle şehit oldular, cennette olacaklar. O zaman da biz onlara güleceğiz orada. Ama hakkımızı da orada alacağız. Çocuğum da, ben de hakkımızı orada alçağız” şeklinde konuştu.

Selçuk Dönmez – Veysel Korkmaz
 

İLGİLİ HABER

Cumhurbaşkanı Erdoğan duyurmuştu! İşte operasyonun perde arkası

Başakşehir’in konuğu Denizlispor

Başakşehir’in konuğu Denizlispor

Süper Lig’de lider konumda bulunan Medipol Başakşehir, yarın sahasında Denizlispor ile karşılaşacak.

Süper Lig’in 31. haftasında Başakşehir, Denizlispor’u konuk edecek. Turuncu-lacivertliler, geride kalan 30 haftada 18 galibiyet, 9 beraberlik ve 3 yenilgi sonucu topladığı 63 puanla zirvede yer alırken, Denizli temsilcisi ise 8’er galibiyet ve beraberlik, 14 mağlubiyet neticesinde elde ettiği 32 puanla 13. sırada bulunuyor.

Ligde 11, evinde son 14 maçı kaybetmedi
Okan Buruk’un takımı, Denizlispor karşısına önemli bir psikolojik üstünlükle çıkacak. İstanbul ekibi, ligde oynadığı son 11 maçta yenilgi yüzü görmedi. Turuncu-lacivertliler, söz konusu müsabakalarda 8 galibiyet, 3 beraberlik aldı.
Başakşehir, bunun yanında Fatih Terim Stadyumu’ndaki son 14 karşılaşmada da mağlup olmadı. Ligin 2. haftasında evinde Fenerbahçe’ye 2-1 kaybettiği mücadeleden beri sahasında yenilmeyen turuncu-lacivertli ekip, bu maçlarda 10 galibiyet, 4 beraberlikle sahadan ayrıldı.

Tek eksik Epureanu
Başakşehir’in Denizlispor karşısındaki tek eksik oyuncusu Alexandru Epureanu. Antalyaspor karşılaşmasında gördüğü sarı kartla cezalı duruma düşen tecrübeli stoper, yarın akşam takımını yalnız bırakacak. Teknik Direktör Okan Buruk’un Epureanu’nun yerine Ponck’a şans vermesi bekleniyor.

Crivelli sınırda
Medipol Başakşehir’de Denizlispor mücadelesi öncesi Enzo Crivelli sarı kart ceza sınırında bulunuyor. Golcü futbolcu, Denizlispor karşısında sarı kart görmesi halinde 32. haftada deplasmanda oynanacak Konyaspor maçında forma giyemeyecek.

Düdük Abdulkadir Bitigen’de
Yarın Fatih Terim Stadyumu’nda saat 21.00’de başlayacak müsabakayı Abdulkadir Bitigen yönetecek. Bitigen’in yardımcılıklarını Kemal Yılmaz ve İbrahim Çağlar Uyarcan yapacak. Maçın dördüncü hakemi ise Sarper Barış Saka olacak.

Uygar Aydın

4 bin 300 yıl önceki inanışları yansıtan eserler gün yüzüne çıkıyor

4 bin 300 yıl önceki inanışları yansıtan eserler gün yüzüne çıkıyor

Kültepe-Kaniş-Karum Ören Yeri’nde yapılan kazılarda yaklaşık 4 bin 300 yıl öncesine ait; çağlar öncesi inanç objeleri gün yüzüne çıkıyor. Kazı Başkanı Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu; “Yazının Anadolu’ya gelmeden önceki kültürün eserleri. Tamamen Anadolulu, yabancı hiçbir unsur yok. Kaniş insanının oluşturduğu eserler bunlar. Birebir fotoğraf gibi işlenmiş eserler değil, şematize edilmiş vaziyette o dönemin inançlarını yansıtan eserler” dedi.

2014 yılından bu yana UNESCO’nun Türkiye’deki Dünya Mirası Alanları Geçici Listesi’ndeki Kayseri – Sivas karayolu üzerinde bulunan Kültepe-Kaniş-Karum Ören Yeri’nde kazı çalışmaları devam ediyor. Ankara Bölge Konservasyon ve Restorasyon Laboratuvarından gelen uzmanlar denetiminde sürdürülen çalışmalarda 15 adet daha çağlar öncesi inanç objeleri bulundu. Objelerin en az 4 bin 300 yıl öncesine ait, tamamen o dönemin Kayserililerinin oluşturduğu ve dini inançlarını yansıttığı eserler olduğunu aktaran Kazı Başkanı Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu; “2020 yılı Kültepe kazılarına temmuz ayının başında başladık ve halen devam etmekteyiz. Bu yıl ki kazılarımız, esasen bizim 2018 yılından itibaren açmaya başladığımız anıtsal bir binada hemen onun güney kesiminde gerçekleştiriliyor. Burada yaptığımız kazılarda 2018 yılında 35 tane bu objelerden bulmuştuk. Bu sene de yaptığımız çalışmalarda 15 tane daha geldi. Bu eserler aslında üzerlerinde tasvirlerinin bulunduğu kült ve tapınım amaçlı objelerdir. Bunlar bu bölgeye özgü alabaster yada kireç taşı dediğimiz taştan yapılmış ve muhtemelen de imalat yeri de yine Kültepe olması gereken ve sadece Kültepe’de bulunan bir eser grubudur. Bunlardan bu anıtsal binanın bir odasında bir yığın halinde bulduk ve bunları açmaya çalışıyoruz. En az 4 bin 300 yıllık bir eserler. Eski Tunç Çağı dediğimiz, henüz Asurluların ya da yazının Anadolu’ya gelmeden önceki kültürün eserleri. Tamamen Anadolulu, yabancı hiçbir unsur yok. Kaniş insanının oluşturduğu eserler bunlar. Birebir fotoğraf gibi işlenmiş eserler değil, şematize edilmiş vaziyette o dönemin inançlarını yansıtan eserler” dedi.

Yıl sonuna kadar çalışmaların çağlar öncesi inanç objelerinin bulunduğu alanda süreceğini de sözlerine ekleyen Prof. Dr. Kulakoğlu; “Ankara Bölge Konservasyon ve Restorasyon Laboratuvarından gelen uzmanlar denetiminde bu çalışmayı yaptık. Tabi ki bu çalışma süreci biraz yavaş gidecek. Çünkü çok hassas bir kazı yapmamız gerekiyor. O nedenle sanırım bu yıl sezon sonuna kadar herhalde bu mekanda çalışacağız. Yaklaşık 5’e 10 metrelik bir mekan, bu alanın içindeki buluntuları çıkarmaya çalışacağız. Sanıyorum Kayseri Müzesi bunlarla oldukça iyi bir koleksiyon sahibi olmuş olacak. Tabi bütün bu çalışmalar uzmanlar denetiminde, uzmanların görevlendirmesini yapan Kültür ve Turizm Bakanlığı. Başta bizim maddi ve manen sponsorumuz, destekçimiz Kültür ve Turizm Bakanlığı, aynı zamanda Kayseri Valiliği ve Kayseri Belediyesi’nin destekleriyle bu çalışmaları yapabiliyoruz. Bütün kurum ve kuruluşlara teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.

Turan Bulut

Çeşme’de 98 düzensiz göçmen yakalandı

Çeşme’de 98 düzensiz göçmen yakalandı

İzmir’in Çeşme ilçesinden yasa dışı yollarla Yunanistan’ın Sakız Adası’na geçmek isteyen 98 sığınmacı, sahil güvenlik ekiplerince kurtarıldı. Yağmur ve rüzgara rağmen denize açılan göçmenlere ekipler müdahale etti.

Edinilen bilgiye göre, Çeşme’nin Altınkum, Dalyan ve Karaabdullah bölgelerinden denize açılan üç ayrı gruba, saat 01.00 sularında TCSG-30 Botu müdahale ederek olası bir facianın önüne geçti. Şiddetli yağmur ve rüzgara rağmen şişme botlarla denize açılarak Yunanistan’ın Sakız Adası’na geçmek isteyen göçmenler, sahil güvenlik ekiplerince durdurularak botla Çeşme İskelesi’ne getirildi.

Suriye, Afganistan ve Filistin uyruklu göçmenlere, Uluslararası Göç Örgütü (IOM) Çeşme temsilcileri tarafından yiyecek ve içecek dağıtılarak ihtiyaçları karşılandı. Göçmenler, işlemlerinin tamamlanmasının için İlçe Jandarma Komutanlığına sevk edildi.
Göçmenlerin işlemlerinin tamamlanmasının ardından İzmir Göç İdaresi Müdürlüğüne gönderilecekleri öğrenildi.

Muhammet İsa Atagöz
 

Agorafobiniz varsa, tedavi için geç kalmayın

Agorafobiniz varsa, tedavi için geç kalmayın

‘Alan korkusu’ olarak bilinen agorafobi sahibi bireylerde anksiyete sorunun kaçınılmaz olduğunu söyleyen Klinik Psikolog Dr. Hüseyin Ebadi, agorafobinin açık alanlarda da görülebileceğini belirterek tedavi için asla geç kalınmaması önerisinde bulundu.

Temelinde kaygının olduğu, bireyde panik atak, kusma ve üşüme gibi çeşitli fiziksel belirtilerin de görüldüğü agorafobinin, kaygı ve anksiyete bozukluklarında, obsesif kompulsif bozukluklarda, sosyal fobisi olanlarda ya da travma sonrası stres bozukluğu yaşayan bireylerde görüldüğü bilgisini aktaran Beykent Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Hüseyin Ebadi konuyla ilgili bilgilendirmelerde ve uyarılarda bulundu.

Açıklamasına agorafobinin tanımı ile başlayan Dr. Ebadi, “Eski Yunanca’da ‘alan korkusu’ olarak bilinmekte ve kişiyi zorda bırakacak fiziksel belirtiler ortaya çıkarsa kaçmanın ya da yardım almanın zor olduğu düşüncesi ile gelişen kaygı ve belirli durumlara, alanlara girmekten kaçınma olarak tanımlanmaktadır” dedi.

”Bir uyarma biçimidir”

Günlük yaşantımızda rastlanan durumlara karşı duyulan korku ve sürekli devam eden bir endişe hali olduğunu belirten Dr. Ebadi, “Stres merkezli olan anksiyete, günlük yaşamın idamesinde karşılaşılan sorunlar ile baş edebilmeyi ve dolayısıyla olası durumlar karşısında hızlı kararlar verilebilmesine ortam hazırlarken, beynin strese verdiği tepki ile ilerde yaşanabilecek tüm olası tehlikeler bağlamında bir uyarma biçimidir” diye konuştu.

”Açık alanda da olabilir”

Ebadi, sözlerine şöyle devam etti;

“Sürekli ve devam eden endişe halinin kişide ruhsal sağlığına olumsuz etkisi kaçınılmaz olurken günlük işlerindeki verimi de azalabileceğini ve dolayısıyla anksiyete bozukluğu çok çeşitli olmasına rağmen endişe ve kaygı merkezli olan bu hastalığın, çocukluk çağında yaşanılan olumsuzluklar, travmalar ve mutsuzluklar arttıkça bireyin ileriki dönemlerde yaşayabileceği anksiyete riski de eş zamanlı artmaktadır. Bu bağlamda, agorafobisi olan bireylerde anksiyete sorunun varlığı kaçınılmazdır. Ancak alan korkusu olarak bilinen agorafobi herhangi bir duruma karşı değil; tam olarak bir alana, bir mekana veya bir yere karşı duyulan bir fobi çeşididir. Dolayısıyla agorafobisi olan bireylerde, toplu taşıma araçlarını (vapur, otobüs, uçak, tren vb.) kullanma, açık alanlarda (parklar, köprüden geçme vb.) bulunma, kapalı alanlar veya ticari-kamusal alanlarda bulunma (alışveriş merkezi, hastane, sinema ve tiyatro salonları vb.), insan yoğunluğunun fazla olduğu yerler (toplu olarak bulunulan ortamlar, caddeler, ve konserler vb.), asansör kullanımı veya sırada/kuyrukta bekleme gibi çeşitli açık-kapalı alanlarda seyredebilir.”

”Korkunun şiddeti, yaşam kalitesini etkiliyor”

Hastalığın şiddetinin dereceli olarak değişkenlik göstermekte olduğunu ve ne yazık ki kişinin yaşam kalitesini de doğrudan etkilediğine dikkat çeken Dr. Ebadi, agorafobide yaşanan korkunun şiddeti, kaçınmalarının derecesini de belirlediği için, korkunun şiddeti arttıkça kaçınma davranışı belirginleşir ve kısıtlı bir yaşam biçimi ortaya çıkmış olduğunu ifade etti.

Ebadi sözlerine şöyle devam etti:

“Agorafobisi mild yani hafif-orta seviye olan bireyin günlük yaşamında hayatını idame ettirebilmesi, toplu taşıma aracını kullanabilmesi veya alışverişini kendi yapabilmesi mümkünken; hastalığın şiddetine bağlı olan korku-endişe temeli ile belirginleşen kaçınma davranışı kişinin yaşam konforunu olumsuz yönde etkilemekte; örneğin açık alanlar dahi olsa kamuya veya kalabalığa karışamamakta ve kendini evine, güvenli mekanına veya alanına hapsetmektedir ve genellikle de kendilerini güven içinde hissettikleri ortamların dışına çıkmak zorunda olduklarında ise sıklıkla yanlarında birilerinin varlığına gereksinim duymaktadırlar.”

”Esas sorun: Kontrol kaybına dair kaygı”

Agorafobiyi tetikleyen veya besleyen farklı durumlar olabileceğinin de altını çizen Ebadi, yakın zamanda kişinin bir yakınını kaybetmesi, yaşadığı kaybın verdiği acı, hüzün veya pişmanlık gibi çeşitli duygu-durumlarla baş edememe sonucu agorafobi ortaya çıkabilir. Burada esas sorun, kontrolü kaybetme düşüncesi ile gerçekleşen kaygı olduğu için kontrolün kendisinde olmadığını düşündüğündü alanlarda bu rahatsızlık ortaya çıkabilmektedir. Ancak, her bireyin olaylara gösterdiği reaksiyonlar farklıdır. Dolayısıyla, bu durumun kişilik özellikleri, çevre ve yetiştirilme ile de bağlantılı olduğunu söyleyebiliriz.” ifadelerini kullandı.

”Tedavi süreci geciktirilmemeli”

Ebadi, bireyin altı aydan fazla süren, korktuğu, anksiyete duyduğu alanın ne olduğunu kavraması, belirlemesinin çok önemli olduğunu vurgulayarak, ”Özellikle yavaş yavaş bu alana kendini maruz bırakması tedavi süresince çok önemlidir. Ancak, baş edilemeyen durumlarda ise mutlaka psikiyatrik ve psikolojik destek alması, hastalığın şiddetinin artmasını önlemesi için çeşitli terapi yöntemlerinden faydalanılması da oldukça önemlidir.” önerisinde bulundu.

Yeni Zelanda’da köpek balığı saldırısı: 1 ölü

Yeni Zelanda’da köpek balığı saldırısı: 1 ölü

Yeni Zelanda’da köpek balığının saldırısına uğrayan genç kadın hayatını kaybetti.

Auckland kentinin güneydoğusunda yer alan Kuzey Adası’ndaki Waihi Plajı’nda nadir bir olaya rastlandı. Plajdaki cankurtaranlar, çığlık sesleri üzerine genç bir kadını denizden botla ağır yaralı olarak çıkardı. Yapılan tüm müdahalelere rağmen genç kadın olay yerinde hayatını kaybetti.

Yeni Zelanda polisi tarafından yapılan açıklamada, köpek balığı saldırısına uğrayan kadının sudan yaralı olarak çıkarıldığı, kısa süre sonra yaşamını yitirdiği doğrulandı. Köpek balığı üzerine araştırmalar yürüten Kina Scollay, “Köpek balıkları Yeni Zelanda’nın tüm kuzey sahillerinde oldukça yaygındır, çoğu zararsızdır ve hatta tehlikeli olduğu düşünülen türler yüzücülerle çok nadiren etkileşime girer” dedi.

Ülkede köpek balığı saldırısı nadir görülürken, yaşanan ölümün 2013’ten beri ilk olduğu belirtiliyor.

Türkiye’de korona virüs sebebiyle vefat edenlerin sayısı 168 oldu

Türkiye’de korona virüs sebebiyle vefat edenlerin sayısı 168 oldu

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, korona virüsü ile ilgili son dakika bilgilerini paylaştı. Bakan Koca yaptığı açıklamada, Türkiye’deki toplam vaka sayısının 10 bin 827 olduğunu, toplam vefat sayısının da 168 olduğunu açıkladı.

Türkiye’de ilk vakası 11 Mart’ta görülen korona virüsü, can almaya devam ediyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, bugün virüs nedeniyle 37 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı.

Bakan Koca, toplam test sayısının 76 bin 981, toplam vaka sayısının 10 bin 827, vefat sayısının 168, yoğun bakım hasta sayısının 725, entübe hasta sayısının 523, iyileşen hasta sayısının 162, bugünkü test sayısının 11 bin 535, bugünkü vaka sayısının bin 610 ve bugünkü vefat sayısının 37 olduğunu bildirdi.

Musa Erdoğan