İdrar kaçırma sorunu varsa dikkatli tüketmeniz gereken 10 gıda

Kadınlarda erkeklere oranla daha fazla görülen aktif mesane yani idrar kaçırma sorunu, sosyal yaşamı olumsuz etkilediği gibi psikolojik sorunlara da neden olabiliyor. Farklı hastalıklardan kaynaklanabilen idrar kaçırma sorunu gün içinde tüketilen besinlerin içeriğiyle de bağlantılı olabiliyor.

Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Tea Tavadze, idrar kaçırma sorunu ve tüketilmemesi gereken gıdalar hakkında bilgi verdi. 

Gün içinde içtiğiniz su miktarı önemli

Karın içi basıncını artıran öksürme, hapşırma, gülme veya ağır kaldırma gibi ani bir teşvik ve mesane kontrolünde olası bir kayıp ile ortaya çıkan idrar kaçırma sorunu farklı rahatsızlıklardan kaynaklanabilmektedir. Obezite, sigara kullanımı, diyabet, dolaşım ve böbrek hastalıkları gibi farklı rahatsızlıklardan dolayı ortaya çıkan idrar kaçırma durumunu ortadan kaldırmak için genellikle az sıvı tüketilmesi gerektiği düşünülebilmektedir.

Çok fazla sıvı tüketiminin idrar kaçırma sorununu tetikleyebileceği bir gerçektir ancak az sıvı tüketmek de idrarı daha yoğun ve asidik hale getirerek banyo kullanma ihtiyacını artırabilmektedir. Aktif mesane yani idrar kaçırma sorununda sıvı alımı dengeli olarak yapılmalıdır. 

Sigaranın idrar kaçırma ile ne ilgisi olabilir demeyin

Aktif mesane sorununda sigara önemli risk faktörlerinden biridir. Sigara kullanımı, mesane kaslarını tahriş etmektedir. Sigara içen kişilerde sık yaşanan öksürük gibi tetikleyici durumlarda yaşanan spazmlar idrar kaçağına neden olabilmektedir. 

Aktif mesane sorununa neden olan önemli faktörlerden biri de tüketilen gıdalardır. Bazı gıdalar mesane veya idrar yollarını tahriş ederek şikayetlerin şiddetlenmesine neden olabilmektedir. Gıdaların aşırı aktif mesane üzerindeki etkileri kişiden kişiye değişebilmektedir. 

1 – Domates: Yapılan birçok araştırma domatesin mesaneyi tahriş ettiğini ortaya koymaktadır. Aşırı aktif mesane şikayetlerini artırabilecek asidik bir besin olan domatesten özellikle hassas olan kişilerin uzak durması gerekmektedir. 
2 – Kahve ve çay: Kahve ve çaydaki kafein mesane aktivitesini artırabilmektedir. İdrara çıkma oranının sıklaşmasına neden olan kahve ve çay semptomların şiddetlenmesine de yol açabilmektedir. Kafein alımının azaltılması veya ortadan kaldırılması veya kafeinsiz çeşitlerin değiştirilmesi semptomları azaltabilmektedir.
3 – Çikolata: Kahve ve çay gibi çikolata da bir miktar kafeini içermektedir. Çoğunlukla kafein içermeyen beyaz çikolata ya da daha fazla kakao içeren koyu renkli çikolataların denenmesi sorunu azaltabilmektedir. 
4 – Portakal, limon ve greyfurt: Domates gibi portakal, limon ve greyfurt da yüksek miktarda sitrik asit içermektedir. Mesane kontrolünü zorlaştıran bu meyveler yerine daha az sitrik asit içeren elma, muz gibi gıdalar tercih edilmelidir. 
5 – Gazlı içecekler: Gazlı içeceklerde bulunan fizz, potansiyel olarak aşırı aktif mesane semptomlarını şiddetlendirebilmektedir. Özellikle meyveli soda ve enerji içeceklerinin tüketimine dikkat edilmelidir. 
6 – Baharatlı gıdalar: Gözleri sulandıran ve dudakları yakan gıdalar mesaneyi de rahatsız edebilmektedir. Baharatlı ve acı gıdalardan uzak durmak yaşana sorunların azalmasına yardımcı olabilmektedir. 
7 – Tatlandırıcılar: Yapılan araştırmalarda yapay ve doğal tatlandırıcıların aktif mesane sorunu şikayetlerini artırabileceği ortaya koymaktadır. Şekeri tamamen kesmek yerine diyetle sınırlandırarak şikayetler üzerindeki etkisini kontrol edilmelidir. 
8 – İşlenmiş gıdalar: İşlenmiş gıdalar; aroma ve koruyucular gibi birçok yapay bileşen içerdiğinden dolay şikayetleri artırabilmektedir. 
9 – Soğan: Baharatlı ve asitli gıdalarda olduğu gibi soğan tüketimi mesane problemlerine neden olabilmektedir. Özellikle çiğ soğan tüketimi idrar yapma isteğini artırabilmektedir. Mesanedeki olumsuz etkiyi azaltmak için soğanı pişirerek tüketmek daha sağlıklıdır. 
10 – Kızılcık: Birçok kişi kızılcık suyunun üriner sistem enfeksiyonlarının belirtilerini hafiflettiğini iddia etmektedir. Ancak asidik bir meyve olan kızılcık, domates, limon, portakal ve greyfurt gibi mesaneyi tahriş edebilmektedir. 
 

Âdet düzensizliğinin nedenleri

Âdetin ilk görülmeye başladığı zamandan sonraki ilk birkaç yıl düzensizlik görülebilir. Bu oldukça normal bir durumdur. Âdet döngüsünün düzene girebilmesi için hormonların dengelenmesi gerekir. Ondan sonra âdet döngüsü düzene girer. Aynı şekilde âdetin sona ermeye başladığı perimenopoz ve menopoz dönemlerinde de hormonların dengelenmesi gerekir. 

Adet düzensizliğinin nedenleri nelerdir?

Stres, âdet düzenini etkileyen bir faktördür. Yeteri kadar beslenmeme, aşırı kilolu veya zayıf olma, gerginlik, sıkıntı ve hastalıklar, âdet düzeninin bozulmasına sebep olabilir.

Doğum kontrol hapları hamile kalmayı engeller. Aynı zamanda âdet düzensizliğine neden olabilirler. 

Rahimde oluşan polipler, rahim iç tabakasında rastlanan ve kansere yol açmayan oluşumlardır. Miyom ise rahim duvarına yapışık duran tümördür. Daha çok iyi huylu olarak bulunurlar. Fakat kanamaya ve ağrıya, aynı zamanda âdet düzensizliğine sebep olabilirler. 

Endometriozis, âdet kanamaları sırasında rahim içi dokuların kadının tüplerinden geçerek karın boşluğuna yerleşmesi ve burada kalarak gelişimini sürdürmesi durumudur. Genç kadınlarda görülen kronik ağrılı bir hastalıktır. Endometriozis belirtileri arasında âdet düzensizliği de vardır. Aynı zamanda şiddetli kramplara, cinsel ilişki sırasında ağrıya, normalin dışında kanamaya, âdet öncesi ve sonrasında ağrılara neden olabilir.

Kadın üreme sisteminde etkin olan “iltihaplı pelvik” bir çeşit enfeksiyondur. Cinsel ilişki, düşük, doğum ve kürtaj gibi operasyonlardan vajinaya sıçrayıp enfeksiyona neden olabilir. Bu da âdet düzenliğine yol açabilir. Bunun yanı sıra vajinal koku, şiddetli ağrı, bulantı ve ateşe de neden olabilir.

Polikistik over sendromunda yumurtalıklar olması gerekenden fazla erkeklik hormonu üretirler. Bunun sonucunda kistler meydana gelebilir. Kistlerin oluşmasıyla aşırı kıllanma ve âdette düzensizlik görülebilir.

40 yaşının altında olan kadınlarda, yumurtalığın görevlerini tam olarak yerine getirmediği durumlarda prematüre yumurtalık yetmezliği görülür. Âdet kanamaları düzensiz olabilir veya hiç görülmeyebilir. Genetik olarak meydana gelebileceği gibi kemoterapi ve radyoterapi gören kadınlarda da görülebilir. 

Tüm bunların yanı sıra âdet düzensizliğine başka sebepler de gösterilebilir. Aşırı egzersiz, tiroid problemleri, karaciğer hastalığı, steroidler, antidepresanlar ve diyabet sorunları âdet düzensizliğine neden olabilir. 
 

Polikistik Over Sendromu’nda beslenme önerileri

 Beslenme ve Diyet Uzmanı Dyt. Sinem Usuk, Polikistik Over Sendromu ve karbonhidratlara dair önemli bilgiler verdi.

Polikistik Over Sendromu’nda (PKOS) beslenme açısından temel noktalar

Diyet ve egzersiz Polikistik Over Sendromu’nu (PKOS) yönetmenin en önemli parçalarıdır. Çünkü Polikistik Over Sendromlu genç kadınların birçoğu kanlarında daha yüksek insülin (bir hormon) seviyesine sahiptir ve sağlıklı kilolarını korumakta daha fazla zorluk çekerler. Doğru besinleri tüketmek ve kaçınılması gereken besinlerden uzak durmak PKOS’un tedavisi için önemlidir. Aynı zamanda bu sayede kişi kilo kaybederek ideal kilosuna da ulaşacaktır. İyi beslenmek, fiziksel olarak aktif olmak, ideal kiloda olmak veya şişman iseniz ideal kilonuza düşmek PKOS semptomlarının düzelmesini sağlayacaktır.

İnsülin ve karbonhidratlar hakkında PKOS’lu kadınların bilmesi gerekenler

Yemek yedikten sonra kanınızdaki insülin hormonu düzeyi artar. Yemek sonrası vücudunuz tarafından üretilen insülin miktarını en fazla arttıran besinler ise karbonhidrat içeren besinlerdir. Karbonhidratlar tahıllarda (ekmek, pilav, makarna), baklagillerde, abur cubur olarak tabir ettiğimiz atıştırmalık ürünlerde (çikolata, gofret, cips, kurabiye gibi), şekerli içeceklerde (gazlı içecekler, hazır meyve suları gibi), meyvelerde ve bir miktar da sebzelerde bulunurlar.

Tüm karbonhidratlar aynı mıdır?

Tüm karbonhidratlar aynı değildir. Aynı miktarda karbonhidrat içeren iki besini yeseniz dahi, bu besinlerin insülin düzeyiniz üzerindeki etkisi farklı olabilir. Bu etki, besinin sahip olduğu karbonhidrat türüne bağlıdır. Eğer insülin seviyelerinizi dengede tutmak istiyorsanız; tam tahıllar, kuru baklagiller, sebze ve meyveler gibi lif (posa) içeren karbonhidrat kaynaklarını tercih etmelisiniz. Şekerli ya da işlenmiş karbonhidrat kaynakları (gazlı içecekler, hazır meyve suları, beyaz un ile yapılmış ekmek/makarna/pastane ürünleri, pirinç) insülin seviyenizin hızla yükselmesine neden olmaktadır. İşlenmiş karbonhidratları tercih ettiğiniz durumlarda kısa süreli hissedeceğiniz tokluğu takiben kendinizi hiç yemek yememiş gibi aç hissetmenizin nedeni, bu besinlerin ani insülin artışına neden olmasıdır. Aniden yükselen insülin, hızlı bir şekilde kan şekerinizi düşürerek sizde başlangıçtan daha aç olma hissi uyandırır. Bu nedenle; yüksek lifli, düşük şekerli karbonhidrat kaynaklarını tercih etmelisiniz.

Polikistik Over Sendromum var, kendime özel besinler mi almalıyım?

PKOS ile baş etmek için sağlıklı bir beslenme programına ihtiyacınız var, özel bir besine değil. Yeterli ve dengeli beslenme; tam tahıllar, yeteri kadar sebze ve meyve, bitkisel ve hayvansal kaynaklı proteinler ve sağlıklı yağlardan oluşan bir beslenme düzeniniz olmalı. Paketli gıdalardan mümkün olduğunca uzak durmak, tüketiyorsanız da etiket bilgisini, içeriğini iyi analiz etmek önemlidir. Bazen faydalı diye düşünüp aldığımız bir kuruyemiş de dahi çok fazla miktarda şekerle karşılaşabiliyoruz. Mümkün olduğunca doğala yönelmeli, gıdaların mümkünse hiç işlenmemiş olanlarını tercih etmeliyiz: hazır kuruyemiş barları satın almak yerine farklı kuruyemiş ve meyveleri kendinizin bir araya getirmesi gibi… Bu sayede paketli gıdalardaki koruyucuları da gereksiz yere vücudunuza almadığınızın altını çizelim.

Dyt. Sinem Usuk, ‘’Yağsız olduğu için light olarak piyasada bulunan paketli ürünlere çok aldanmamakta fayda var. Çünkü bu ürünler yağ içerikleri düşük iken karbonhidrat içerikleri yüksek olan ürünler olabiliyor. Şekersiz, ilave şeker içermez diye pazarlanan ürünler de içerdikleri beyaz un nedeniyle yine insülin seviyelerinize olumsuz etki ediyor. “Şekersiz”, “rafine şeker içermez” diye pazarlanan ürünlerle ilgili bilmeniz gereken bir diğer nokta ise bu ürünlerin bazılarının çok yüksek oranda meyve şekeri içerdikleri. Tatlandırıcılar ile tatlandırılmış olanlarda ise özellikle şeker alkolü (polioller) içeren gruplarda mide ve bağırsak sisteminde birtakım rahatsızlıklarla karşılaşabiliyoruz. Şu anda makul düzeyde yapay tatlandırıcıların sağlığımıza zararlı olduğunu gösteren bilimsel veri mevcut değil. Ancak, bu gıdaların aynı zamanda işlenmiş gıdalar olduğunu düşünecek olursak bunları tercih etmek yerine seçimizi doğaldan yana kullanmak doğru olacaktır. Sağlıklı beslenmek ve kaliteli yaşam için diyet limonata yerine suyunuzu limon dilimleri ile aromalandırmak daha doğru olacaktır’’ dedi.

Bunlar yerine:

•    Meyve suyu
•    Patates, mısır ve bezelye gibi nişastalı sebzeler
•    Beyaz ekmek, makarna, pirinç, beyaz unla yapılmış ürünler (hamur işleri vb.), şekerli tahıl gevrekleri
•    Şekerli içecekler
•    Şeker içeren ürünler: kurabiye, kek, şekerler (marshmallow, jelibon, lokum vs.)
•    Patates cipsi

Bunları tercih edin:

•    Taze meyveler
•    Nişasta içermeyen sebzeler: brokoli, ıspanak, pırasa gibi
•    Tam tahıllar: tam buğday unu ekmek, tam buğday makarna, bulgur, yulaf gibi
•    Su veya taze meyve sebze ile aromalandırılmış su, şekersiz soğuk çay
•    Tam buğday unu ile hazırlanmış, şekersiz pastanecilik ürünleri

Karbonhidratlar sağlıksız mıdır?

Karbonhidratlar vücudumuza enerji verir. Bazı insanlar karbonhidrat tüketmenin kilo almalarına neden olduğunu düşünürler, fakat karbonhidratlar ancak fazla tüketilmeleri durumunda size kilo aldıracaktır. Karbonhidrat kaynaklarında aynı zamanda vücudumuz için önemli besin öğelerini de (vitaminler ve mineraller) sağlamaktadır. Yüksek lif içeren karbonhidratlar sizi düşük lifli, şeker içeren karbonhidratlara göre daha uzun süre tok tutar ve diyetin sürdürülebilir olmasını sağlarlar.
Polikistik Over Sendromunda karbonhidratlar ile ilgili çıkarmamız gereken sonuç: doğru miktarda ve doğru kaynaktan alınan karbonhidratların PKOS üzerinde kanıtlanmış olumsuz etkileri olmadığıdır.
 

Keten tohumu nedir, faydaları nelerdir?

Kilo verme yöntemlerine  her geçen gün bir yenisi ekleniyor.Son günlerde en çok tercih edilen yöntem ise keten tohumu ile sağlıklı bir biçimde zayıflamak. Elbette keten tohumu faydaları bununla sınırlı değil. İçeriğinde bol miktarda C,E ve K vitaminleri ile kalsiyum,bakır ve demir içeren keten tohumu  tam bir enerji deposu. Keten tohumu nedir, faydaları nelerdir merak ediyorsanız yazımıza göz atabilir, aklınızdaki tüm soruların cevabını bulabilirsiniz.

Keten tohumu nedir?

Keten tohumu nedir kısaca bahsetmek gerekirse; keten tohumu  keten bitkisinin meyvelerinden elde edilen, 50 ile 100 ml boyutlarında olan bir bitki türüdür.Akdeniz İklimi’nde yetişme imkanı bulan bitki Türkiye, Suriye, Irak ve Mısır gibi ülkelerde yetiştiriliyor. Bitki içeriğinde linamarin, protein ve sabit yağlar yer alıyor. Keten tohumu içinde yer alan yağlar Omega 3 yağı olarak kullanılabiliyor.

Keten tohumunun faydaları nelerdir?

Günümüzde alternatif tıp ürünleri arasında kullanılan keten tohumu insan vücudu üzerinde onarıcı bir etkiye sahip. Keten tohumu faydaları hakkında tüm bilinmeyenler hemen aşağıda, sizleri bekliyor.

Sağlıklı kilo vermeye yardımcı olur

Keten tohumunun faydaları denildiğinde belki de akla gelen ilk şey, kilo vermede etkili bir ürün olması. Keten tohumu uzun süreli tokluk sağlayan bir ürün olmasının yanı sıra vücuttaki zararlı maddeleri de yok ediyor. Keten tohumu içinde yer alan sabit yağlar insan vücudundaki zararlı yağları yok ederek kilo vermede etkili oluyor.

Kanseri önler

Keten tohumunun bilinen önemli bir faydası da kanseri önlemesidir. Keten tohumunu hayatınızın bir parçası haline getirerek kanser hücrelerine karşı vücudunuzu koruyabilir, bağışıklık sisteminizi güçlendirebilirsiniz. Keten tohumu içinde yer alan lignan isimli madde kanser hücrelerine karşı koruyucu bir etkiye sahiptir.

Enerjinizi yükseltir

Keten tohumu içeriğinde  çok sayıda besin değeri yer aldığı için gün içinde enerjik kalmanıza yardımcı olmaktadır. Keten tohumu günlük kullanımı ile zinde kalabilir, enerjinizi her zaman yüksek tutabilirsiniz.

Unutkanlığı önler

Keten tohumu faydaları arasında öne çıkan diğer bir etken ise unutkanlığı önlemesidir. Unutkanlık konusunda tedavi edici özelliği bulunan Omega 3 yağı keten tohumu içinde bol miktarda yer alır. Unutkanlık sorunu yaşayanlara düzenli  keten tohumu kullanımı tavsiye edilir.

Sindirim sistemini düzenler

Sindirim sistemi sorunları hemen hemen herkesin hayatında bir dönem karşılaştığı sorunlar arasında yer alıyor. Keten tohumu düzenli kullanım ile mide ve bağırsakta yer alan zarların tamamını temizleyerek, iltihap oluşmasının önüne geçiyor. Düzenli kullanım ile sindirim sisteminizde kalıcı bir etki sağlayabilirsiniz.

Keten tohumu nerelerde kullanılır?

Keten tohumu nedir öğrendikten sonra keten tohumunu nerelerde ve ne şekillerde kullanabileceğinizi de öğrenmeniz gerekir. Keten tohumu 1 ay taze kalabilen bir üründür, çok uzun ömürlü değildir.Bu nedenle hızlı tüketilmesi tavsiye edilir.


Keten tohumunun yağını kullanabilir ya da direk olarak çayını yapabilirsiniz. Her türlü kullanımda faydalarından yararlanmanız mümkün olacaktır. Keten tohumu kullanımı için genel olarak şu yöntemleri kullanmanız önerilir:

1-Tane Halinde Kullanım: Keten tohumu tane halinde kullanım önerisi için; 1,5 yemek kaşığı keten tohumunu ıslatabilir ve bir miktar yoğurt ile karıştırıp tüketebilirsiniz. Bu şekilde kullanım özellikle sindirim sistemi sorunları olan kişilere önerilmektedir.

2- Sıvı Halinde Kullanım: Keten tohumunu gündelik olarak kullanmanın en kolay yolu sıvı halinde kullanımdır. Keten tohumu çayı hazırlamak için kaynar su içinde keten tohumunu bir süre demleyebilir ve kullanabilirsiniz. 

3- Öğütülmüş Halde Kullanım:  Keten tohumu faydalarından yararlanabilmek için öğütülmüş halde de kullanım yapabilirsiniz.Bu konuda dikkat edilmesi gereken nokta ise tohumun ne zaman öğütüldüğünün takip edilmesi olacaktır. Son kullanma tarihi geçmiş bir ürün kullanılmamalıdır.

4-Yağ Halinde Kullanım: Keten tohumunun en sık kullanım şekillerinden birisi yağ halinde kullanımıdır. Keten yağını günlük 1 tatlı kaşığı tüketmek oldukça faydalıdır. Satın aldığınız keten tohumu yağlarını serin ve kuru bir yerde muhafaza etmeye özen göstermelisiniz.

Keten tohumunun yan etkisi var mı?

Görüldüğü üzere keten tohumu faydaları saymakla bitmiyor. Keten tohumu kullanan kişilerin merak ettiği diğer bir konu ise yan etkisi olup olmadığı. Keten tohumunun hamile ve emziren kadınlar üzerinde olumsuz bir etkisi olup olmadığı net bir biçimde bilinmediğinden kullanılmaması tavsiye edilir. Bununla birlikte keten tohumu çocuklar için sakıncalı bir üründür , bu nedenle çocuklardan uzak tutulmalıdır. Keten tohumunun sık kullanımda kadınlarda selülit problemlerine yol açtığı da gözlenmiştir.

Papatya çayı ölüm riskini azaltıyor

Texas Üniversitesi tarafından yapılan yeni bir araştırmaya göre papatya çayı ömrü uzatmaya yardımcı olabildiğini dile getiren Uzman Diyetisyen Şebnem Kandıralı, “Çalışmanın sonuçları Gerontolog Dergisi’nde yayınlanmıştır. Papatya Çayı Ölüm Riskini %29 oranında azaltmaktadır.

Araştırmacılar 5 farklı eyalette yaşayan 1,677 Meksika kökenli Amerikalıların verilerini analiz etmişlerdir. Çalışma 65 yaş ve üstü bireylerde papatya çayı içilmesinin ölüm riski üzerindeki etkisi üzerinedir. Çalışmaya göre katılanların %14’ü papatya çayı içmektedir. İçmeyenlerle kıyaslandığında herhangi bir nedenden ötürü ölüm risklerinin %29 daha az olduğu saptanmıştır. Sonuçlar sadece kadınlar için geçerlidir.” dedi.


Papatyanın yaşlanma karşıtı özellikleri de olduğunu dile getiren Uzman Diyetisyen Şebnem Kandıralı, “Papatyada anti aging ve sağlığı destekleyici bir dizi besin öğesi vardır. En önemlileri luteolin, rutin, kafeik asit ve kuersetindir.

Bunlara ek olarak apigenin adlı antioksidanı içerir, anti kanser ve anti inflamatuar (iltihap karşıtı) özellik gösterir. Papatya kan şekeri ve kan basıncını düşürür, kan inceltici özelliği vardır, bu sayede kalp krizi ve felç riskini azaltabilmektedir. Papatya çok yönlü bir bitkidir, hazımsızlık, ülser, uykusuzluk, anksiyete, hemoroid ve egzema gibi çeşitli sağlık sorunlarının hafifletilmesinde kullanılmaktadır.” Şeklinde konuştu.

Padişah macunu nedir, ne işe yarar?

 

Padişah macunu olarak da tabir edilen mesir macunu, ismini Mesir Bayramlarında Manisa’da Sultan Camii’nin minarelerinden halka dağıtılan, ilaç olarak kullanılan macundan almıştır. Manisa’da her yıl 15 Nisan’da kutlanan Mesir Bayramı Eski Anadolu ve Sümer Uygarlıklarından gelen, Bitkiler Tanrısı Adonis’e adanmış bir tür gelenektir. Mesir Bayramı adetleri arasında şifalı olduğuna inanılan macunlardan da yenilir ve bu macun halk arasında Mesir macunu olarak anılır.
 

Padişah macunu nedir?

Padişah macunu Manisa Akıl Hastalıkları Hastanesi’nin ilk başhekimi olan Musa bin Muslihiddin bin Kılıç tarafından, 41 farklı maddenin karıştırılmasıyla hazırlanan bir üründür. İlaç olarak kullanılan macun, günümüzde cinsel gücü arttırıcı bir madde olarak ünlenmiştir. İlk olarak 15.yy’da yapılmış olan mesir macunu, birçok faydalı baharatın karışımından oluştuğu için insan vücuduna birçok faydası bulunur. 

Mesir macununun faydaları

Padişah macununda hangi baharatlar bulunuyor?

Padişah macunu oldukça şifalı ve faydalı bir ürün olmasını içindeki 41 farklı baharata borçlu. Padişah macunu çinde yer alan belli başlı baharatları ve ne işe yaradıklarını sizler için hazırladık:

Çörek otu: Gaz söktürücü etkisi ile vücudu rahatlatır.

Kimyon: İştah açıcı ve terletici etkisi vardır.

Karanfil: Nefesi ferahlatmasının yanı sıra diş ağrısına tedavisinde de kullanılır.

Limon tuzu: Macunun olası yan etkilerini yok eder.

Şeker: Macuna asıl tadını veren ürün.

Tarçın: Kabızlık sıkıntısı olan kişiler için tedavi edici özelliği bulunur.

Zencefil: Astım vb. solunum yolu hastalıklarına iyi gelir.

Anason: Vücuda uyarıcı etkisi bulunur.

Damla sakızı: Öksürük giderme özelliği vardır.

Padişah macununun faydaları nelerdir?

Padişah macununun tedavi edici birçok özelliği bulunur. Bu özellikleri öğrenebilmek ve günlük hayatınızda kullanabilmek için yazımızı okuyabilir, bilgi edinebilirsiniz.

-Cinsel gücü arttırıcı etkisi bulunur.
-İdrar yolu hastalıkları ve idrar yaparken çekilen zorlukları ortadan kaldırır.
– Kanı temizler.
– Kabakulak hastaları için şifalı bir üründür.
-Hemoroid tedavisinde kullanılır.
– Önemli bir cilt hastalığı olan egzamaya iyi gelir.
– Romatizması olan kişiler için etkili bir ağrı kesicidir.
– Mide sorunları ve hazımsızlığı tedavi eder.
– Psikolojik rahatlama sağlar.

Kekik suyu neye iyi gelir?

 Kekik suyu et balık ve çeşitli sebze yemeklerine aroma katması amacı ile kullanılır.  Kekik suyu içerdiği besin değerleri ile vücutta güçlü bir antioksidan etkisi yaratır, birçok hastalığın tedavisinde kullanılır. İçeriğinde bol miktarda K vitamini, demir, magnezyum, lif ve kalsiyum barındıran kekik suyu neye iyi gelir sorusuna verilecek en iyi cevap genel vücut sağlığını güçlendirmesi ve koruması olacaktır.

Kekik suyunu salatalarınızda ek lezzet olarak kullanabilir; kekiği ise et ve balık yemeklerinde baharat olarak kullanarak yemeklerinize aromalı bir tat katabilirsiniz.
Kekik suyu neye iyi gelir, tüm merak ettikleriniz ve daha fazlası için yazımızın devamını okuyabilir, bilgi edinebilirsiniz.

Kekik suyunun faydaları nelerdir?

Kekik suyu faydalarını öğrendiğiniz anda ne kadar faydalı bir ürün olduğuna şaşıracaksınız. İşte kekik suyunun bilinmeyen faydaları…

Antioksidan etkisi yaratır

Kekik suyu neye iyi gelir merak edenler için birçok farklı faydasından bahsetmek mümkün. Bu faydalardan belki de en önemlisi vücutta yarattığı antioksidan etkisidir. Kekik suyu tüketimi ile vücudunuzu tüm zararlı organizmalara karşı koruyabilir, etkili bir kalkan oluşturabilirsiniz. Kekik suyu içinde yer alan ’Thymol’ isimli anti-aging etkisi yaratan madde ise hücrelerin yenilenmesini sağlayarak yaşlanmayı geciktirir.

Kekik çayının faydaları, kekik çayı zayıflatır mı?

Mikropları temizler

Mantar sorunu tedavisi için kekik suyu ve kekik yağı ile harici biçimde kullanım yapabilirsiniz. Açık yaralar üzerinde antiseptik etkisi bulunan kekik suyu mikropları temizler, ağız ve diş eti sağlığını uzun süreli korur. Ağızdaki bakterileri yok etmesi için kekik suyu ile sık sık gargara yapılması tavsiye edilir.

Sindirim sistemini düzenler

Kekik suyu faydaları arasında sindirim sistemi üzerindeki etkileri de yer alır. Kekik suyunun düzenli kullanımı ile sindirim sisteminizde meydana gelen sağlık sorunlarından kurtulabilirsiniz. Yüksek oranda lif içeren ürün hazımsızlığa ve şişkinliğe iyi gelir; kabızlığı önler.
 

Kilo vermenize yardımcı olur

Kekik suyunun en bilinen özelliklerinden birisi harici kullanımda vücuttaki yağları yakmasıdır. Kekik suyunu düzenli bir biçimde tüketerek vücudunuzda yer alan tüm yağların yakılmasını sağlayabilir, metabolizmanızı hızlandırabilirsiniz.

Cilt kusurlarını önler

Cilt kusurları denildiğinde  akla ilk gelen sorun genellikle sivilce olur. Birçok nedene bağlı olarak ortaya çıkan sivilce sorunu kötü bir görünüme neden olması  nedeniyle çoğu kişi için büyük bir sıkıntıdır. Antiseptik ve antioksidan özelliklere sahip kekik suyu günümüzde sivilce tedavisinde kullanılan bitkisel bir üründür ve olumlu sonuçlarının olduğu gözlenmiştir.

Kekik besin değeri

Kekik  içerdiği besin değerleri  sayesinde  hem antioksidan hem de bakteri ve mikropları öldürücü antiseptik özelliklere sahip bir üründür. Mineral ve vitamin bakımından zengin bir ürün olan kekik suyu faydaları arasında sindirim sistemini düzenler, ağız ve diş eti hastalıklarına iyi gelir, hazımsızlığı önler ve adet sancılarını azaltması yer alır. Kekiğin  bu kadar faydalı bir ürün olmasında içerdiği magnezyum, lif, kalsiyum, potasyum İle A,K,E ve B6 vitaminleri oldukça etkilidir. 

2 çay kaşığı kekiğin besin değerleri  ise şu şekilde :

-Günlük kalsiyum ihtiyacının % 5’i
– Günlük K vitamini ihtiyacının %60’ı,
– Günlük lif ihtiyacının % 4’ü
-Günlük magnezyum ihtiyacının % 11’i,
– Günlük demir ihtiyacının ise % 20’si 3 gram kekik ile sağlanır.
Kekik suyu nasıl kullanılır?

Kekik suyunun günlük yaşamda kullanabilmek için sade bir biçimde tüketmek uygun bir tercih olmayacaktır. Saf kekik suyunun tadı oldukça acı olduğu için tüketilmesi zordur. Bunun yerine kekik suyunu farklı ürünler ile karıştırabilir, bu şekilde daha yumuşak ve kolay içilir bir hale gelmesini sağlayabilirsiniz. 

Kekik suyu karışım tarifi:

Gerekli Malzemeler:

-1 tutam taze kekik
– 2-3 tane domates
-1 adet limon suyu

Kekik suyu nasıl hazırlanır?

Kekik suyu ile özel karışım hazırlamak için öncelikli olarak domatesleri yıkayın ve suyunu sıkın. Sonrasında bu karışımın içine limon suyu ve kekiği de ekleyin, bir süre bekletin. Yeterince bekledikten sonra hazırlanan karışımı günlük olarak tüketebilir, kekik suyu faydalarından yararlanabilirsiniz.

Kekik çayının faydaları

Alzheimer belirtisi 10 önemli soru

Yaşlılık insan hayatında fiziksel ve ruhsal değişimlerin görüldüğü bir dönem. Tüm organ ve sistemlerde yaşlılığa bağlı fizyolojik fonksiyon kaybı görülmesi ve birçok kronik hastalık yaşanması nedeniyle günlük ilaç kullanımı da artıyor. Kişinin karakterine de yansıyan bu değişimleri kabul etmesi ve bunlara uyum sağlaması bazı zorlukları beraberinde getirebiliyor. Bu dönemde yaşlılığın doğası gereği kendini sosyal hayattan izole ediyor, duygulanma bozuklukları ortaya çıkıyor, direnci azalıyor. Beyin de şüphesiz bu yıpranmadan payını alıyor. Sağlıklı düşünemez, uygun tepkiler gösteremez, kendi organlarına hükmünü geçiremez hale gelişebiliyor. Ayrıca, yaşlılığın getirdiği hastalıklar, özellikle demans / Alzheimer ise bu dönemin daha da güçleşmesine neden oluyor.

Zihnin işlevlerinin kaybetmesiyle ortaya çıkan demansa neden olan hastalıklar içinde ilk sırada Alzheimer geliyor. Hastalığının görülme sıklığı yaşla birlikte artıyor ve 65 yaş üstü 100 kişiden 8’inde Alzheimer tespit ediliyor. Bu nedenle yaşlılığın doğal sonucu olarak yaşanan unutkanlıkların Alzheimer’e işaret edip etmediği de en çok merak edilen hatta endişe edilen konular arasında yer alıyor. Nöroloji Uzmanı Dr. Esra Mıhçıoğlu yaşa bağlı unutkanlığın depresyon, vitamin eksikliği veya tiroit problemleri gibi farklı nedenleri olabileceğine işaret ederek, ayırıcı tanı için mutlaka hekim tarafından değerlendirilmesi gerektiği vurguluyor. 

Her iki durumda yaşanabilecek belirtileri karşılaştırıyor…

1- Yeni öğrendiklerini unutuyor mu?

Alzheimer’ın en sık görülen belirtilerinden birini bellek kaybı ve özellikle de yeni öğrenilmiş bilginin unutulması oluşturuyor. Ayrıca hastanın önemli tarihleri veya olayları unuttuğu, aynı bilgiyi tekrar tekrar sorduğu gözleniyor. Eskiden kendilerinin çözümlediği şeyler için giderek artan bir şekilde hatırlatıcı notlardan, elektronik cihazlardan veya aile bireylerinden yardım alma ihtiyacı duymaya başlıyor.

Tipik yaşa bağlı unutkanlıkta ise: Kişi zaman zaman isimlerin veya randevuları unutsa da daha sonra hatırlayabiliyor.

2- Plan yapmakta zorlanıyor mu?

Alzheimer’lı kişiler bir plan veya hesaplama yaparken becerilerinin değiştiğini fark edebiliyor. Bildikleri bir yemek tarifini uygulamakta veya aylık faturaları takip etmekte sorunlar yaşayabiliyor. Konsantre olmakta zorlanabildikleri için eskiye kıyasla kendi yürüttükleri işler daha uzun sürebiliyor.

Tipik yaşa bağlı unutkanlıkta ise: Gelirini giderini dengelemekte zorlanan yaşlıların zaman zaman hatalar yapabildikleri gözlense de hayatları çok fazla etkilenmiyor.

3- Bildiği işleri tamamlayamıyor mu?

Alzheimer’lı hastaların sıklıkla günlük görevlerini tamamlamakta zorlandıkları gözleniyor. Bazen tanıdık yerlere özel araçları ile ulaşmakta, bütçelerini yönetmekte veya en sevdikleri oyunların kurallarını dahi hatırlamakta sorun yaşayabiliyor. 

Tipik yaşa bağlı unutkanlıkta ise: Kişiler, zaman zaman bir mikrodalga fırın veya televizyon ayarları gibi görece daha karmaşık işleri yapmak konusunda yardıma ihtiyaç duyabiliyor.

4- Zaman ve yer konusunda kafası mı karışıyor?

Alzheimer hastaları tarihleri, mevsimleri ve zamanın akışını takip edemeyebiliyor. Hemen o sırada yaşanmıyorsa bir şeyi anlamakta sorun yaşayabiliyor ve zaman zaman nerede olduklarını veya bulundukları yere nasıl geldiklerini unutabiliyor.

Tipik yaşa bağlı unutkanlıkta ise: Haftanın hangi gününde olduğu konusunda kafa karışıklığı yaşayabilen kişilerin sonradan durumu çözümleyebildikleri görülüyor.

5- Okurken ya da renkleri tespit etmekte zorluk çekiyor mu?

Bazı kimselerde görsel problemler yaşanması Alzheimer hastalığının bir belirtisi olabiliyor. Okumada, mesafeyi muhakeme etmede, renk veya kontrastı tespit etmede zorlanabildikleri araç kullanmakta güçlük çektikleri gözleniyor.

Tipik yaşa bağlı unutkanlıkta ise: Katarakta bağlı görme bozuklukları gibi daha çok fiziksel ve yaşlılığa bağlı görme ile problemler yaşanabiliyor.

6- Sohbet sırasında doğru kelimeyi zor mu buluyor?

Alzheimer hastalarının bir sohbeti takip etme veya katılmada sorun yaşamalarının da en belirgin işaretlerden biri olduğunu söyleyen Nöroloji Uzmanı Dr. Esra Mıhçıoğlu, “Hastalar, bir sohbetin ortasında durabilir ve nasıl devam edecekleri konusunda hiçbir fikir sahibi olamayabilirler veya kendilerini tekrar edebilirler. Kelimeler konusunda mücadele içinde olurlar, doğru kelimeyi bulmakta zorluklar yaşarlar veya nesneleri yanlış ifade ederler” diye konuşuyor.

Tipik yaşa bağlı unutkanlıkta ise: Kişiler zaman zaman doğru kelimeyi bulmakta zorluklar yaşasa da genel olarak herhangi bir sohbeti kolaylıkla yürütebiliyor.

7- Eşyalarını kaybediyor mu?

Alzheimer hastalığı olan bir kişi nesneleri alışılmadık yerlere koyabiliyor, kaybedebiliyor ve nereye koyduklarını da hatırlamıyor. Hatta bu kayıplar nedeniyle zaman zaman başkalarını hırsızlıkla suçlayabildikleri de gözleniyor. Hastalığın ilerlemesiyle birlikte bu durum giderek sıklaşıyor.
Tipik yaşa bağlı unutkanlıkta ise: Kişiler zaman zaman nesneleri yanlış yerleştirse de sonrasında arayarak bulabiliyor.

8- Karar vermekte zorluk yaşıyor mu?

Alzheimer hastaları muhakeme veya karar verme konuşunda değişiklikler yaşıyor. Örneğin para ile uğraşırken yanlış kararlar verdikleri için telefondaki pazarlamacılara büyük paralar kaptırmak gibi sorunlarla karşılaşabiliyor. Muhakeme yeteneklerindeki bu azalma nedeniyle giyim kuşamlarına ve öz bakımlarına daha az dikkat edebiliyor.

Tipik yaşa bağlı unutkanlıkta ise: Zaman zaman, örneğin gereksiz bir ürünü satın almak gibi kötü kararlar verebiliyor. Ancak genel olarak daha güçlü bir muhakeme yeteneğine sahip oldukları görülüyor.

9- Sosyal aktivitelerden uzak mı duruyor?

Alzheimer hastaları, sevdikleri bir spor takımını takip etmekte veya sevdikleri bir hobiyi tamamlamak konusunda zorluk yaşayabildikleri için, hobilerinden, sosyal aktivitelerinden, iş projelerinden veya spor aktivitelerinden yavaş yavaş uzaklaşmak zorunda kalıyor. Hatta, yaşadıkları değişikliklerden dolayı sosyal olmaktan da kaçınmaya başlıyor. 

Tipik yaşa bağlı unutkanlıkta ise: Kişi takip konusunda sorun yaşamasa da iş aile ve sosyal yükümlüklerden bıkkınlık duydukları için sorumluluk almaktan kaçınabiliyor.

10- Şaşkın ve şüpheci mi davranıyor?

Nöroloji Uzmanı Dr. Esra Mıhçıoğlu, Alzheimer hastalarının zaman içinde mizaç ve kişiliklerinin de değişebildiğine işaret ederek, “Şaşkın, şüpheci ,depresif , korku dolu veya kaygılı olabilirler. Evde, işte, arkadaşlarla veya kendi konfor alanları dışındaki yerlerde kolaylıkla keyifleri kaçabilir” diyor.

Tipik yaşa bağlı unutkanlıkta ise: Kişilerin işlerini halletmekte çok spesifik yöntemler geliştirdikleri ve bir rutin bozulduğunda asabileştiği gözlenebiliyor.
 

Maydanoz sarımsak limon kürü ve faydaları

Alternatif tıp yöntemleri, günümüzün en ucuz ve faydalı tedavi yöntemidir desek abartmış olmayız. Evde basit malzemeler ile hazırlanabilen kürler, karışımlar ve tarifler alternatif tıp yönteminin sürekli güncellenen yüzüdür. Bu yöntemlere son eklenen tarif ise kalp hastalıkları üzerindeki etkisi kanıtlanmış maydanoz sarımsak limon kürüdür. 

Maydanoz sarımsak limon kürü tarifleri için yazının devamına göz atabilirsiniz.

Maydanoz sarımsak limon kürü nasıl hazırlanır?

Gerekli malzemeler:

-10-12 adet maydanoz
-1 diş sarımsak
-2  yemek kaşığı limon suyu
-Yarım su bardağı su

Hazırlanışı:

-Maydanozların hepsini temiz su ile yıkayın. Maydanozların taze olmasına dikkat edilmelidir.
-Yıkadığınız maydanozları saplarıyla birlikte mutfak robotunun içine atın. 
-Limonun suyunu sıkın ve robota ekleyin.
-Sararmamış sarımsakları bıçak yardımı ile kesin ve robota atın.
-Robot karışımına son olarak suyu ekleyin.
-Robotu bir süre boyunca çalıştırın. Karışımı bardağa dökün ve bir süre dinlendikten sonra tüketin.

Uygulanışı:

Maydanoz sarımsak limon kürünün kullanımı oldukça basittir.. Kürü ilk 3 gün yukarıdaki tarife uygun bir biçimde kullanmalı, sonrasında ise 3 gün boyunca içinde sarımsak olmadan kullanmalısınız. Sonraki 3 gün ise karışımı yine sarımsakla hazırlayıp, toplamda 9 gün boyunca kullanım yapmalısınız. 9 günlük karışımı bitirdikten sonra 3 gün bekleyip, tekrardan aynı sürece girerek maydanoz sarımsak limon kürünün etkilerini gözlemleyebilirsiniz. İki seferlik kullanım yeterli olacaktır.

Maydanoz sarımsak limon kürü faydaları nelerdir?

Maydanoz sarımsak limon kürünün özellikle kalp sorunları üzerinde büyük bir etkiye sahip olduğu biliniyor. Kalp sorunlarınız varsa doktorunuzun önerdiği tedavi yönteminize alternatif ve zararsız bir takım eklemeler yapabilirsiniz. Hazırlayacağınız kürü toplamda 18 gün düzenli kullanarak ne kadar etki ettiğini gözlemleyebilirsiniz.

Maydanoz sarımsak limon kürü faydaları arasında yer alan ana başlıklar şöyle:

-Kalp damarlarını açar.
– Kalbi besleyen damar ve yolların tıkanmasını engeller.
– Kalp damarlarında plak oluşumunu önler.
-Kalp damarlarının yağ bağlamamasını sağlar.
-Kan dolaşımını hızlandırılması ve güçlendirilmesinde etkilidir.
-Kalp damar tıkanıklığına iyi gelir.

Maydanoz sarımsak limon kürü zararlı mıdır?

Maydanoz sarımsak limon kürü faydalarından bu kadar söz etmişken akıllarda bu karışımın herhangi bir zararı olup olmadığı belirebilir. Kürün kullanımı tansiyon düşürebileceği için  düşük tansiyon ( hipotansiyon) sorunu olan kişilere önerilmez. Şifalı kürün bunun dışında herhangi bir zararı yoktur, dilediğiniz gibi kullanabilirsiniz.
 

İltihap söktürücü bitkiler nelerdir?

Vücuttaki kırmızı kan hücrelerinin azalması ile birlikte vücut iltihaplara karşı korunmasız bir hale gelir. İltihap oluşması birçok nedene bağlı olarak ortaya çıkabilen bir sağlık sorunudur, sık görülen nedenler arasında enfeksiyon kapmak, zatürre, lupus, romatizma  gibi hastalıklar yer alır. Vücudun birçok farklı bölgesinde görülebilen bu sağlık sorunu enfeksiyonlara karşı vücudun oluşturduğu bir kalkan olarak da adlandırılabilir. İltihap söktürücü bitkiler günümüzde çoğu uzman tarafından önerilen iltihap kurutucu yöntemler olarak bilinmektedir. İltihap söktürücü bitkiler nelerdir, gelin birlikte göz atalım.

İltihap belirtileri nelerdir?

Sık sık aşağıda yer alan sağlık sorunları ile karşılaşıyorsanız, iltihap kapmış olabilirsiniz.Doğru tanı için en yakın sağlık kuruluşuna gitmeniz tavsiye edilir.
-Yüksek ateş
-Halsizlik
-Vücutta ağrı
-İştahsızlık
-Alerji
-Baş ağrısı
-Kas sertleşmesi
– Ciltte kızarıklık ve kaşıntı
-Eklem ağrısı, eklemlerde şişkinlik

İltihap söktürücü bitkiler nelerdir?

Zerdeçal

Hindistan yemek kültürünün önemli bir parçası olan zencefil içerdiği curcumin isimli madde ile iltihaplara karşı etkili doğal bir antioksidandır. Geçtiğimiz yıllarda yapılan araştırmalara göre cucurmin isimli maddenin iltihaplanmaya neden olan farklı moleküler yapıları engellediği kanıtlanmıştır. Zerdeçal  eklem iltihabı, kas burkulması vb. hastalıkların tedavisinde de kullanılmaktadır.

Zerdeçal ile kullanım yapmak için 1 çay kaşığı zerdeçalı, 1 su bardağı suyun içinde karıştırılmalı ve düzenli olarak tüketim yapılmalıdır. Diğer bir kullanım şeklinde ise 1 çay kaşığı zerdeçal ile 1 su bardağı sütü karıştırmak yeterli olacaktır. Karışımın etkili olabilmesi için haftada birkaç kere tüketim yapılmalıdır.

Zencefil

İltihap söktürücü bitkilerden birisi de zencefildir.İçerdiği gingerol isimli iltihap giderici bileşim ile doğal bir iltihap kurutucu olan zencefili iltihapların engellenmesi ve kurutulması için kullanabilirsiniz. Zencefil düzenli kullanım ile eklem romatizmaya bağlı ağrıları azaltmakta, şişlikleri yok etmektedir. Aktarlardan satın alabileceğiniz zencefil, kök ve toz şeklinde satılmaktadır. İki türlü kullanım da iltihap kurutucu özelliği taşıdığından istediğiniz ürünü tercih edebilirsiniz. Kanı sulandırma yan etkisi olan zencefili doktorunuza danışmadan almanız ise tavsiye edilmez. 

Sarımsak

Sarımsak içeriğinde yer alan bazı maddeler sayesinde anti-inflamatuar yani iltihap giderici özelliğe sahip bir üründür. Kokusundan dolayı  tercih etmek istemediğiniz sarımsağı su ile birlikte hap gibi yutabilir ya da direk almak yerine yemeklerinizde kullanabilirsiniz. Sarımsak yerine sarımsak yağı da kullanabilir, sarımsağı iltihap söktürücü bitkilerden birisi olarak özelliklerinden faydalanabilirsiniz.

Zeytinyağı

Vücudunuzda iltihap var ise en etkili bitkisel ürünlerden birisi zeytinyağı olacaktır. Tam etki sağlaması için saf zeytinyağı tercih etmeniz gerekir. Zeytinyağını yemeklerinizde ve salatalarınızda kullanabilir ya da harici bir biçimde masaj için kullanmayı tercih edebilirsiniz. İltihap kurutma özelliği ile dikkat çeken zeytinyağı şeker ve romatizma gibi hastalıklara karşı da vücudun direncini arttıran bir ürün olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ispanak

Sofraların vazgeçilmezi olan ıspanak içinde iltihap kurutan antioksidanlar ve bol miktarda E vitamini bulunur. Ispanak içinde yer alan diğer bir madde ise alfa-lionelik (ALA) isimli asittir. Bu asit iltihapların neden olduğu ağrıları azaltan bir etkiye sahiptir.Ispanaktan yararlanabilmek için yemeğini yapabilir ya da suyunu tüketebilirsiniz.

Ceviz

Yapılan araştırmalara göre günde 50 gram ceviz yiyen bir kişinin vücudunda iltihap olduğunun göstergesi olan CRP maddesinde azalma meydana geldiği tespit edilmiştir. CRP maddesinin yüksek çıkması kalp hastalıklarına neden olduğu için düzenli olarak ceviz tüketimi ile kalp hastalıklarından da korunmak mümkün. Kullanım için bir su bardağı içine 3 tane ceviz atarak tüm gece bekletin, sabah aç karnına bu suyu için. Cevizli su tüm gün dinç kalmanızda etkili olacaktır.

Bağırsak iltihabı belirtileri ve bağırsak iltihabı nedenleri